3. Bölüm

37.2K 2.5K 591
                                    

Turna'nın konuşması biter bitmez telefonunu kapatıp kendini ofisinden dışarı attı. Mutfağa girip iki bardak çay doldurduktan sonra masada ki fanusta bulunan kurabiyelerden de ayrı iki tabak yaparak evinin balkonuna, sultanının yanına çıktı.

Masaya yerleştirdiği çay ve kurabiyelerin sonrasında karşısına oturmuştu. Yaşlı kadının gözlerindeki merak kırıntıları kendini gösterirken Turna daha fazla meraklandırmamak için konuşmaya başlamıştı.

"Sekiz yaşındaki çocuğun katillerini buldum bugün."

"Deme! Kim yapmış kuzum. Allah'ın belaları bir evlat olduğunu, anasının babasının yanacağını düşünmeden yapan insanlardan artık kurtulamayacak mıyız Turna'm? O kadar iyi biliyorum ki bu acıyı yıllar önce sen beni o uçurumun ucundan alıp, beni o cehennemden kurtarmasan burada olup içimdeki acıyı bir gram dindiremezdim. Bana evlat can oldun yavrum. Sayende kanayan yaram körlendi."

Hafize Hanım sadece ölü bulunan çocuğu duymuştu. Turna'sı olay sonuçlana kadar anlatmazdı ve çocuğu haberlerde de duyunca eskilere dönmüş kahır olmuştu. Dört kızını toprağa vermişti yaşlı kadın. "Ölü doğdu." diyerek son kez kokusunu almasından dahi mahrum edilerek yaşamıştı. "Kız doğurduğun sürece kokusu dahi haram olacak sana." demişlerdi. Gidecek yeri yurdu yoktu. Bir iki kaçmayı denemişti ama sonucunda daha beter eziyetlerle ödüllenmişti. Bir oğlu olmuş onu da kendine doldurup anne demesini bile engellemişlerdi. Başına kuma getirmişler görmediği değeri ona vermişler. Yetmemiş oğlunu da o kadına anne demesini sağlamışlardı. Artık yapılanlara dayanamayan Hafize Hanım kumasının karşısına dayanıp susmayacağını söylediğinde kadının yılan dili hançer gibi bağrını delip geçmişti. Dört evladının diri diri toprağa gömüldüğünü o gün öğrenmişti. Halbuki oğlunu doldurup üzerine yollatan kadına hesap sormaktı niyeti. Olmamıştı. Bu canavarların içinde ölümden başka kurtuluş yok demiş ve kendini uçurum kenarında bulmuştu. Kendini boşluğa bırakacağı an bir asker tarafında geri çekilmişti ve o yeni hayat sunan Turna'sıydı. Onu yanına almış ve her birinin cezasını çekmesini sağlamıştı. Evlatlarının ölümüne sebep olan ve küçük bir katkısı dahi olan herkesi hapse tıktırmış ve bir daha gökyüzünü rahat görmelerini engelleyip sözünü tutarak soluksuz kalmış ömrüne bir umut vermişti. Hafize Hanım, Turna'sının hakkını ödeyemeyeceğini bilse de onu ölen yavrularının yerine koymuş ve dört evladının acısını karşısındaki kızda dindirmişti.

Turna, sultanı konuşurken dolan gözlerini görmüş ve ayaklanıp sıkıca sarılmıştı. Bu yaşlı kadın onun her şeyiydi. Gözlerinin dahi dolmasına kıyamıyordu. Kendi ağlayamazdı ama sultanı tam bir sulu gözdü. Gözlerinin yaşını silip hüzünle yüzüne baktı. O kadında anneydi, sultanı da! Bu konuda artık söyleyecek bir şey bulamıyordu.

"Sultanım sana üzülmeyi yasaklamadım mı ben? Hem olay düşündüğün gibi değil. Akşam haberlerini izlemedin mi sen bakayım? Hem ben sana evlat olduysam, sende bana ana oldun değil mi? Artık eskilere dönüp kendini üzme. Olmuşla ölmüşe çare yoktur ki."

"Doğru söylüyorsun meleğim. Akşam üstü karşı komşuya geçmiştim o yüzden bakamadım. Kim katili küçücük sabinin?"

"Öz annesi ve aşığı."

Son Hıçkırık (Savcı ve Komutan güçlü kadın serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin