5.0 | Final | 1/2

593 66 26
                                    

"Hayatımın en boktan senesiydi galiba."

Çatalla karıştırdığım salatanın üstündeki mısırlar dağılıp kaseye yayılırken bir tanesi masaya düştü. Menajdan peçete çıkarıp o bir tanecik mısırı aldım ve buruşturup sol çaprazımda kalan çöp kovasına yolladım. Masaların temizliğine güvenmiyordum.

"Al benden de o kadar."

Lisa ile karşılıklı oturduğumuz yemekhane masasının etrafı sessizdi. Provadan çıktığımız için erkenden gelip yemeklerimizi almış, diğerlerinin gelmesini bekliyorduk.

"Ben üniversiteye gitmek istemiyorum. En azından bir yıl daha."

Bugün nedensizce iştahım yoktu. Önümdeki tepsiye her zaman yediğimin yarısı kadar bile yemek almamıştım. Sanki midem küçülmüş, küçülmüş, yok olmuştu.

"Mezuna kal o zaman Lisa."

Birbirimize konuşuyor ama asla birbirimizle göz kontağı kurmuyorduk. Bugün bir terslik vardı. Normalde Lisa ile yan yana geldiğimizde bağırıp çığlık atarak eğlenirdik ve okuldaki herkes de buna alışkındı. Bizi yadırgamazlardı. Ancak bugün gerçekten huzursuzdum. Kara bulutlar kafamın etrafında dört dönüyordu.

"Babam Tayland'da dönmemiz gerektiğini söylüyor. Benim orada kimim kimsem yok ki..."

Kaşlarımı çatarak dakikalardır oynadığım salatadan ayrılıp Lisa'ya döndüm. "Ne demek Tayland'a dönmek istiyor? Ne zaman?"

Omuz silkti. "Bilmiyorum. Yaklaşık 40 metrekarelik yeni bir ofis satın almış. Noter işleri halledildiği zaman taşınacakmışız. Gerçi bu daha 2 ayı bulur ama neyse. Her halükarda gitmek istemiyorum."

Lisa daha önce bana bunlardan bahsetmemişti. Konusu ufak tefek dönüyor olsa bile beni haberdar etmesini beklerdim ancak görünüşe göre babası ve annesi gitmekte, yanlarında Lisa'yı da götürmekte kararlıydı. Yoksa Lisa, eğer ikna edebilirse ailesini burada kalmaya ikna ederdi fakat Bay Manoban gitmekte ısrarcıysa da onu kimse durduramazdı. Denemiş olmalıydı burada kalma fikrini söylemeyi. Bana kesin dille bahsettiğine göre de ailesini ikna edememişti.

"Şurada okulun kapanmasına bir aydan az kala mı söylüyorsun peki bunu Lisa?"

"Üzgünüm Chae," dedi uzatarak. "Ama tutturdular evet gideceğiz diye. Bana kulak asmıyorlar."

Geriye yapılacak tek bir şey kalmıştı. "O zaman ben ve diğerleri de deneyelim şansımızı. Üniversiteyi burada okumak istediğini, ve ayrıca bizim de istediğimizi bilmeliler."

"Umarım işe yarar," dedi sıkıntıyla. "Size veda etmek istemiyorum."

"Etmeyeceksin zaten," Çatalı bırakıp eline uzandığımda sıkıca tuttuk birbirimizin elini. "Bir yolunu bulacağız, sana söz veriyorum."

"Kızlar, yüreğim sızlar."

Eunwoo ve Bangchan pozitif enerjileriyle masaya oturdular. Yüzlerinde güller açmıştı nedense.

"Ne bu sevinç?" İkisinin de yüzünü taradım. "Kutlama var da haberimiz mi yok?"

Aynı anda surat sallandırdılar.

"Aşk olsun be," Dil şıklatarak kafasını iki yana salladı Bangchan. "Mutlu da mı olmayalım, ha?"

"Siz bir naneler yediniz, değil mi?"

Lisa gözlerini kısıp bir Bangchan'a bir Eunwoo'ya bakarken yanımdaki sandalyenin gürültüyle çekildiğini duydum. Jungkook tabldotunu masaya koyup yanağıma eğildi ve kocaman sulu bir öpücük bıraktı.

Waste it on me.Where stories live. Discover now