28~

834 72 17
                                    

"Neredeydin?" Duymamazlıktan gelerek odama ilerledim. "Neredeydin? Niye o telefonlar açılmıyor? Hiç mi önemsemiyorsun bunlar korkmuştur diye?" Diye sesini olabildiğince yükseltti babam.

Koridorun ortasında ilerlerken kolumdan tuttu. Sadece kafamı çevirip gözlerine baktım. Eyşan kapıya yaslanmış izliyordu. "Siz hayatınız hakkında bi karar verirken beni düşünmediğiniz için ben de kendim için bi karar verdiğimde sizi düşünmedim. Kusura bakmayın(!)" dedim iğneleyici bir tonda.

Yanağımda ağır bir baskı hissettim. Belki de kalbimde...

"İyi eğelenceler size cici annemle!" Dedim dolu gözlerimle gülümseyerek odama çekildim.

Kapıyı sertçe çarpıp üzerimdeki kapüşonluyu sinirle çıkarıp yere fırlattım ve içimdeki siniri atacakmışcasına çığlık attım.

Aynanın karşısına geçtim. Dizlerimi karnıma çekip sarıldım ve sadece kendimi izleyerek ağladım. Biraz sakinleşince konuşmaya başladım.

"Kendisine, onu geçtim ölen karısına saygısı olmayan adamın istemeden doğan bir çocuğa mı saygısı olacaktı (istemsiz bi gülüş) saçmalama pol."

Gözlerini kendi gözlerine dikti. "Seni kimse sevmedi ki, sevgilin sevdi mi? Sevmedi. Baban sevdi mi? Sevmedi. Ya insanın ailesi kendini sevmemiş elalemin çocuğunun sevmesini beklemek zaten hataydı. Sen aptalsın kızım."

Gülümsedi. "Çok çirkinsin!" Diye bağırdı kendine. Bağırmasıyla gülümsemeyi kesmesi bir oldu. Dışarıdan gören... dışarıdan görenden kime ne...

"Senden nefret ediyorum. O babanın zamanında sevdiği saçlarından nefret ediyorum. O boynunda bulunan şerefsiz Ufuğun verdiği kolyeden nefret ediyorum. O Lili'nin çok beğendiği tırnaklarından nefret ediyorum. Senden nefret ediyorum her şeyinden." Dedi aynaya karşı.

Birden ne yapacağını düşünmeden ayağa kalktı. Eline geçirdiği makası hiç acımadan saçlarına geçirdi. "Sevmeyeceksin bi daha saçlarımı." Saçlarını kısacık edene kadar kesti. Tırnak makasını bulmak için bütün dolabı boşalttı yere. O çok özendiği tırnaklarını hiç özenmesen kısacık kesti. Üzerine bir sarar geçirip şapkasını kapattı dapdağınık odasını önemsemeden çıktı odasından, sonrasında evden.

Kuaföre girdi. "Saçımı 3'e vurur musunuz?" Diyip koltuğa oturdu. Kuaförden çıktığında pol eskisi gibi değildi. Pol bitmişti.

Hiç düşünmeden 1 saat boyunca nereye gittiğini bilmeden yürüdü.

En son yorgunluktan kendini yol kenarındaki kaldırıma bıraktı. Hıçkıra hıçkıra kendini döve döve ağlamaya başladı. Kimsenin geçmediği yolda pol yalnızdı. Halbuki pol yolda biri olsa da yalnızdı.

Bi süre geçti. Yoldan bir iki araba geçti. Sadece mutsuz hissiyatı geçmedi. Unuttuğu şeyi de yaptı tuttu kolyeyi boynunda koparıp attı.

"Ya Allah'ım ben hata mı yapıyorum? Niye kimse özür dilemesini bilmiyor? Niye gösterdiğim sevgiyi bir kişi dahi olsa göstermiyor? Çirkin miyim? Çirkin olayım. Kilolu muyum? Kilolu olayım. Ya ben çok sevdim ya. Hepsini çok sevdim. Ailemi de çok sevdim , arkadaşlarımı da çok sevdim. Hepsine kendimden çok özen gösterdim. Biri ya sadece biri sevdiğini gösterseydi hadi onu da geçtim. Hepiniz üzdünüz ama bir özürü çok gördünüz. Bu kadar mı kördünüz? Allah'ım ben çok sevdim ya. Böyle mi olmalıydı?"

"Ben onları bulduğumda kendimi kaybettim. Mutlu olsunlar diye kendi mutsuzluğumu gizledim. Hepsinden, herkesten. Beni tanıdıklarını sanıyorlar bildikleri tek şey yaşım, boyum. Bu mu tanımak?"

"Günler geçecek bu günün üzerinden ve şu cümleyi kuracağım 'Ben o gün sokağın ortasında ağlıyordum, bilmiyorlardı. Ama ben onların nerede nası güldüklerini biliyordum.' Bu saatten sonra ne sevilmeyi ne de özürü bekliyorum. Hayatımda değillerse olmasınlar."

"Allahım onlar mutlu olsunlar, kimle olursa olsun mutlu olsunlar. Yeterki bana benden uzak ol desinler çünkü ben içimdeki salak kıza anlatamıyorum sevilmediğini. Onlar söyleseler bari."

Koluna sildi burnunu. Kalktı ayağa. Derin bir nefes aldı. Hiçbir şey olmamış gibi yürümeye başladı.

ŞİZOFREN MİSİN?~texting~Where stories live. Discover now