"Beni dinlemelisin.",

Will'in yüzüne alayla bakış atıp yine buz gibi sesimle konuştum,

"Hemen yanımdan siktirip gitmeni istiyorum.",

"İnci, lütfen! Bak ben özür dilerim. Çok sarhoştum.",

Halen yapmaya çalıştığı açıklamanın üzerimde hiç bir etkisi yoktu. 2 aydır bunu söyleyip duruyordu. Artık bu durumda sıkılmıştım. Ayrıca sarhoş olmasada aynı davranışı sergileyeceğinden neredeyse emindim.

"Will, bak daha ne kadar anlamamazlığa geleceksin bilmiyorum ama ben seni sevmiyorum! Aramızda da asla bir şey olmayacak! Hatta arkadaşlığımızı bile kaybettin! O yüzden bir daha karşıma çıkma!"

Açıklama yapmasını beklemeden çıkıştan çıktığımda karşımda Aras'ı görmüştüm. Elleri cebinde arabasına yaslanıp olduğum tarafa doğru kaşları çatık halde bakıyordu. Az önceki olayı yanlış yorumlamamasını umarak ona doğru yürümeye başladım. Buraya geldiğine göre o da mı benimle konuşmak istiyordu acaba? Gerçi az önceki olaydan sonra aramızdaki sorunları büyümesinden korkmuyor da değildim. 

Etrafa bakış attığımda Aras'ın bir çok kızın dikkatini çektiğini görebiliyordum. Kızlar bakışlarıyla Aras'ı yemeye başlamışlardı bile. İçimdeki öfkeye hakim olup bakışlarımı müptelası olduğum maviliklere çevirdiğimde, bakışlarının halen üzerimde olduğunu gördüm. Her adımım ona yaklaştıkça nefesimin kesildiğini hissediyordum.

Aramızda bir kaç adım kaldığında Aras yaslandığı arabadan ayrılıp dikleşmiş, ceplerindeki ellerini çıkarmıştı. Son bir kaç adımı atıp durduğumda bu sefer Aras bana doğru yaklaşmış, aramızdaki mesafeyi sıfıra indirmişti.

Birden dudaklarını dudaklarımın üzerinde hissedince kalbim yerinden fırladığını sanmıştım. Gözlerim açık halde dudaklarımı sömüren adamın amacını sorguluyordu. Aras, ona karşılık vermememe sinirlenmiş olacak ki dudaklarımı ısırmıştı.

Dudaklarıma değen dişler girdiğim şok dalgasından çıkmamı sağlamıştı. Gözlerimi kapatıp ellerimi Aras'ın boynunda birleştirip öpücüğüne karşılık vermeye başladım. Karşılığımı daha sert öpüşüyle karşıladığında ufak bir inilti kaçmıştı dudaklarımdan. Gerçekten sadece öpüşüyle bile bayılacakmış gibi hissediyordum.

Nefesimin artık tükendiğini hissettiğim zaman dudaklarımızı ayırdım. Aras alnını benim alnıma bastırıp, gözlerimin içine doğru bakıyordu.

"Seni seviyorum!",

bunu her fırsatta çekinmeden söylüyor olması gerçekten beni mutlu ediyordu. Çünkü benim zorumla değil içinden geldiği için söylüyordu.

"Ben de seni seviyorum.",

Dediğimde gülümsedi. Allahım bu kulun ölecekse şu an en uygun zaman dilimiydi. 32 inci gibi dişi görmek kalbimi hoplatıyordu. Bu adam gülünce neden bu kadar yakışıklı oluyordu? Ya da gülmeyince neden bu kadar yakışıklıydı? Allah aşkına bu adam niye bu kadar çok yakışıklıydı?

Aras geri çekildiğinde ben de geri çekildim. Üniversitenin önünde millete yeterince malzeme vermiştik.

"Hadi bin! Sana sürprizim var!",

"Ne sürprizi?",

"Binersen göreceksin!",

Aras'ın kafasıyla ön koltuğu işaret etmesiyle gülümseyerek arabanın etrafında dolanıp ön koltuğa oturdum. Bakışlarım kısa bir süreliğine Üniversiteye kaydığında Will'in kapının önünde bana baktığını gördüm. Hiç bir şey yapmadan bakışlarımı çekip kemerimi taktım. Az önceki öpüşme ona kim olduğunu kanıtlamıştır, diye umuyordum. Bu saatten sonra hayatımdan defolup gitmeliydi artık.

CEVHERİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin