"Teşekkür ederim bebeğim. Şimdi kapatıyorum işimi halletmem lazım bye." deyip yüzüme telefonu kapattığında gülerek telefonu ceketimin cebine attım. Kapıyı açıp pratik odasına girdiğimde hepsi bir yerlerde oturmuş telefonlarıyla uğraşıyorlardı. Ahh tanrım ben olmasam ne olacak bunların hali.

"Hey hey hey! Daha ne kadar yatacaksınız? Kalkın bakalım, Junghwan şarkıyı başlat. Isınma hareketleriyle başlayacağız." 

"Yeter!" Haruto'nun bağırmasıyla gülerek kendimi yere attım. Yaklaşık iki saattir durmadan pratik yapıyorduk. "Jihoonie hyung telefonun çalıyor." dediğinde yerden kalkarak yere fırlattığım ceketimin cebinden telefonumu çıkardığımda biricik salağımın aradığını gördüm.

"Selam."

"Çabuk buraya gelmen lazım. Işıklar tarafından saldırıya uğradım. Ellerimi kullanamıyorum, seni nasıl aradığımı sorma hızlı ol. Bir şey daha telefonu sen kapat çok uğraştırıyor." Anlam veremesem de gülerek telefonu kapattım. 

Evin kapısını açıp ayakkabılarımı çıkarttığımda ona geldiğimi belli etmek için kapıya vurdum. Odasından  gelen boğuk seslerle başını daha çok derde soktuğunu anlamıştım. Odasına doğru yürüyüp içeri girdiğimde kahkaha attım. Her yerini led ışıklarla kaplamayı başarmıştı. 

"Bunları sana almamam gerektiğini biliyordum." Üzerindeki dolaşmış ışıkları çözerken kıkırdamadan durmak için oldukça büyük bir savaş veriyordum. Ahh sanırım hayatım boyunca bu saçmalıklarıyla uğraşmak istiyorum. 

~Yoshi~

"Hey onu çekersen kaybedersin!"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Hey onu çekersen kaybedersin!"

"İşime karışma!" diye bağırdığında gülümseyerek arkama yaslandım. Her türlü bu elde bendeydi. Bütün dikkatini tahta bloğa vermiş çekmeye çalışıyordu. Ama saçları onu pek rahat bırakacak gibi değildi. 

Saçından bir tutam gözünün önüne geldiğinde birden bloğu bırakıp saçını sinirle arkaya fırlattı. Bu hareketine kahkaha attığımda sinirle bana baktı. "Gülüyor musun?" Elimle ağzımı kapatıp kafamı iki yana salladığımda pek ikna olmuşa benzemiyordu.

"Gülüyorsun..." Yavaşça üstüme doğru geldiğinde gülerek koltukta olabildiğince arkama yaslandım. Sinirli gözüktüğünü düşündüğü, ama oldukça sevimli haliyle üstüme atladığında deli gibi kahkaha atmakla meşguldüm. 

"Hey vurmayı kes sinirleniyorum..." Bunu derken kahkaha atmamdan olsa gerek ciddiye almamıştı. "Peki sen istedin." dedikten sonra onu belinden çekip altıma aldım. Birden yaptığım hareketle şaşırsa da ardından tekrar bana saldırmaya çalıştı. Derin bir nefes aldım. "Başlıyoruz." 

TREASURE TEPKİWhere stories live. Discover now