Bölüm 3

142 35 12
                                    

     Önce keskin bir baş ağrısı sonrasında aşırı halsizlik ve baygınlık seyrediyordu. Bekir ilk başlarda bunu ciddiye almamıştı. Dükkanda çok çalışıyor ve yoruluyordu. Hastalık derecesi ilerleyince yengesinin zoru ile hastaneye gidip bir doktora görünmüştü. Tahliller yapılmış üç gün sonraya doktordan tekrar randevu almıştı. Tahlil sonuçlarını öğrenmek için randevuya gittiğinde bu kötü haber tüm yaşantısını değiştirmişti. Bekir hastalığını tanısı konduğunda tek düşündüğü şimdi ne yapacağıydı. Doktorun dediğine göre, uzun ve  zorlu bir süreçti, iyileşme ihtimali de vardı.

     Hastaneden çıktığında ilk işi sakin bir yerde oturup düşünmek olmuştu. O gün hiç bir vasıta kullanmadan kafasını biraz olsa dağıtabilmek, belkide o acı gerçeği sevdiklerine biraz daha geç verebilmek için onca yolu yürüyerek gitmişti. Zili çaldığında kapıyı yengesi açmıştı ve ilk yengesine hastalığını açıklamıştı. Bunu öğrenen kadıncağız az kalsın baygınlık geçiriyordu. Yengesi, hastalığından kız kardeşine bahsetmemesini istedi ama Bekir bunu ondan saklamanın haksızlık olduğunu nede olsa istemesek de hastalığını öğreneceğini söylemişti. Kız kardeşi, okuldan geldiğinde yengesini bir köşede sessizce ağlarken görmüştü ve hemen yengesinin yanına gitmiş oda ağlamaya başlamıştı. Bekir bu anı tekrardan hatırlayınca gülümsedi , kadınlar nasıl bu kadar duygusal olabiliyorlardı. Kardeşini öyle görünce Bekir dayanamamış, kardeşini kolundan tuttuğu gibi dışarıya çıkarmıştı. Ona hastalığını kendisi söylemesi gerekiyordu ama nasıl?

Bir süre hiç konuşmadan yürüdüklerini hatırladı Bekir. 

Bekir bunları düşünürken başı tekrardan ağrımaya başlamıştı. Masaya doğru yöneldi, bardağa su doldurduktan sonra sandalyeye oturdu, sudan bir kaç yudum aldı ve devam etti.

Kız kardeşi kötü bir haber bekliyordu ama durum ne kadar kötüydü,.. Haber neydi kestiremiyordu. Abisi yengesine mi kızmıştı, kavga mı etmişlerdi ne olmuş olabilirdi.

Bekir cesaretini toplayıp, kardeşine doğru dönmüş, neşeli bir sesle hastalığını alaya almaya çalışarak;

'Ya kuzum işte böyle. Amansız bir hastalığa yakalanmışım'' diyebilmişti sadece. Kardeşi ilk başta bir şey anlayamamıştı. Abisinin yüzüne şaşkın şaşkın bakmıştı sadece, ta ki aklına o gün abisinin hastaneye tahlil sonuçlarını öğrenmeye gittiği gelmişti. 

Baygınlıklar, geçmeyen baş ağrıları demek ki... Gözlerinden yaş akmaya başlamıştı kardeşinin. Bekir kardeşine sarılmış ve dayanamamıştı istemeden oda ağlamaya başlamıştı. 

Kardeşi iyileşeceksin demi abi diye tekrarlıyordu. İyileşeceksin demi... Bekir'in kulağında kardeşinin sesi şuan bile yankılanıyordu.

     Bekir inanmasa da dediklerine. 'Sen merak etme göz bebeğim tabi kide iyileşeceğim' diye kardeşine cesaret verircesine cevaplamıştı her seferinde. O an Bekir çok şey anlatmak istemişti ama kelimeler ağzında düğümlendiğini hatırladı. Hava kararmaya başlamıştı. Kardeşinin başı omzunda eve doğru öylece sessiz sedasız yürümüşlerdi. Eve vardıklarında Bekir kapıyı açar açmaz kardeşi odasına çekilmiş ve odasının kapısını arkadan kilitlemişti. Bekir'in abisi sesleri duyunca onları karşılamak için kapıya doğru gelmişti. Bekir abisini gördüğünde hemen anlamıştı o da ağlamıştı, gözleri kıpkırmızıydı. Abisi Bekir'i görür görmez hemen sarıldı. ' Biz ne zorluklar atlattık Bekir bununda üstesinden geleceğiz. ' demişti, her söylediği kelimede daha da çok sıkı sarılmıştı kardeşine.

AKÇAAĞAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin