Kayıtsız

133 19 12
                                    

Sıradan bir hayatım vardı. Yeknesak.

Bir gün bir diğer günün ikiz kardeşiydi. Çok fazla düşünmez, ani kararlar vererek gönlüme anlık meşgaleler çıkarır ve bununla eğlenirdim. Bu döngü içinde nefes aldığımı hissederek yaşar, üzerinde durmaz ve tasalanmazdım. Yalancı hevesler gözlerimi boyarken hakikate yakın olmadığımın farkındaydım ancak ne kadar kaale alıyordum? Ergendim, eğleniyordum, gençliğimi her genç gibi vurdumduymaz, şuh ve sığ bir gerçeklik içinde gidip gelerek yaşıyordum. Durum değişmişti.

Ona kadar bu böyleydi. Şimdi ise okul sırasına bacaklarımı uzatarak oturmuş, dersten hiçbir şey anlamayarak, bulunduğum yere eğreti bir ilişiklikle dinlemeye ve odaklanmaya çalışıyordum ancak aklımda dönen yalnızca Jimin'in anlattıkları, anımsadığım kesik görüntüler ve V'ydi.

Akşamdan kaldığım, hiçbir şey hatırlamayarak, carpe diem saçmalığıyla yaşayarak uyandığım çok gün olmuştu. Hiçbirini şimdiki gibi düşünmüyordum.

Bana kurallar koyması, gizemli davranışları, sözleri aklımı bu kadar kurcalamamalıydı.

Bana ona dokunmak için kurallar koymuştu, kurallarını yıkmıştım. Genel olarak kural tanımayan bir yapıya sahiptim, olayın şaşılası durumu bu kısım değildi. Sorun onun boktan kurallarındaydı.

"Kural bir, benimle ilgili soru sormak yok."

"İki; evime benden habersiz gelmek, emrivaki davranmak, daha fazlasını istemek ve benden habersiz bir şeye kalkışmak yok."

"Ve son kural, benden duygusal bir karşılık beklemeyeceksin tavşan."

Ona hiç onunla ilgili bir şey sormamış, ima bile etmemiştim ancak bunu neden yapmak zorundaydım? Tanımlamak, anlatmak ve betimlemek babından zor bir karakterdi; fiziksel görünümünün ardında başka biri olduğunun farkındaydım. Ona en başından beri merakla yanaşmıştım ve tanımak istemiştim, inkar edemezdim fakat bunu ona beyan edecek tek bir hareketim bile olmamıştı. Öyleyse bu sikim neydi?

İkinci kuralı ve üçüncü de en az ilki kadar saçmaydı. Kendini ne sandığını anlamamakla beraber bu ukala ve kendini bilmez haline haddini bildirmek için yanıp tutuşuyordum.

Ne yani evine gideceğimi, ona bir sakız gibi yapışacağımı ve duygusal bir karşılık bekleyeceğimi mi düşünüyordu?

Sikime kadar yolu vardı. Kendini daddy sanan aptal bir ahmaktan farkı yoktu.

Sinirle elimdeki kurşun kalemi bükerek kırdığımda dişlerimi birbirine bastırarak içimde filizlenen kini ve öfkeyi bu şekilde çıkarmıştım. Sadece öğretmenin sesinin yankılandığı sınıfta benim ufak öfke nöbetim yalnızca hemen yanımda oturan Jimin'in dikkatini çekmişti.

Dirseğiyle beni dürterek ona bakmamı sağladı. Keskin bakışlarım kısık gözleri, çatık kaşları ve beraberinde tavrımı anlamaya çalışan meraklı ifadesine döndüğünde küçük harflerle konuştu. "Oğlum ne oluyoruz? Sabahtan beri ne bu afra tafra?"

Omuz silkip yeniden önüme dönerek başından bu yana dinlemediğim için hiçbir şey anlamadığım formüllerle dolu tahtaya baktım.

O sırada zil çaldığında, önce öğretmen ve sınıfın büyük çoğunluğu ağır adımlarla sınıftan çıkmaya başladılar.

Zihnim o kadar doluydu ki bu bende hem garabet bir uyuşukluk hem de sonsuz bir öfke uyandırıyordu. Kalkıp ağız burun kırmak ile uzanıp uyumak arasındaki o ince çizgide savsak adımlar atıyordum.

Rockstar // Taekook Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang