Hangisini Seçmeli

106 12 7
                                    

Yalnızlık bir noktaya kadar gerekli  bir vaziyetti ancak bir noktadan sonra görünmez elleriyle boğan, tüyler ürpertici nefesini üfleyerek üşüten, muğlak mevcudiyetimi sıkan ve hayvanat bahçesinde gösterime açılmış iptidai bir oluşum hissiyatı veren ızdıraptan bir kafesti.

Ay karanlığı nurdan göğsüyle sırtlanmışken, tüm şehrin ışıkları kocaman ağızları ve kindar gözleriyle mutlu hayatların da var olduğunu şuh bir sırıtışla bana sunarken ve yalnızlık tasviri zihnimdeki düşüncelerin arasına sızarak o arbedeye rağmen damarlarımın  köklerinden tüm bedenime zuhur ettiğinde ense kökümden sırtıma değin bir ürperti  dalgası adelelerimi zemheri kışa döndürdü.

Pencere pervazına öylece oturmuş son birkaç gündür harp halinde olan düşüncelerimle iç güdülerimi bir hizaya sokma peşindeydim.

Planlarımın hepsi yatmıştı zira masadaki en büyük kart oynanmış ve bana kaybettiklerimi düşünmekten  başka bir şey kalmamıştı.

Ne film izleyecek ne içecek ne de dışarı çıkacak takatim vardı. Kendime bir anlam vermek meşakkatli bir hadiseye dönüyordu. Sinirli olduğum su götürmez bir gerçekti, beni yoran buna mukabil merak duymaktı.

Kimdi, nasıl böyle sikik bir herif olmayı başarıyordu ve neden sürekli karşıma çıkıyordu? Dilimde hala onun ağzından zuhur eden tadı iç güdülerime yenilerek onu parçalarcasına tüketmek ve kendime katmak istiyordum. Zehirli yanı ve koyduğu kurallar yasak elmadan ısırmam için bir teşvikmişçesine onu tatmayı arzuluyor ancak makul yanım bu meramımı karşılıksız bırakmamı söylüyordu. Başlı başına bir kargaşaydım.

Zilin histerik ve cıvıltılı sesi kulaklarıma zuhur ettiğinde aynı pozisyonda oturmaktan uyuşan bedenime beynimin komutu çok çabuk işlememişti. Olduğum yerden  dikeldiğimde hafif bir baş dönmesi yaşamış pervazın kenarındaki kül tablasına çarpan elim gri külleri havya savurmuş ve izmaritleri ölü bedenlerden bir kabristan gibi yere yığmıştı. Gözlerimi kırpıştırarak kendime geldiğimde yerdeki kirliliğe bakarak bir küfür savurdum. "Hay sikeyim." O esnada zil bir kere daha çaldı. 

Sigara içemeyen ve kullanmayan birine nazaran son zamanlarda fazla içer olmuştum. Onunla olan ilk karşılaşmamızın ardından bir oğlan çocuğu intibahı vermek istemiyordum. Belki bir noktada bu aptallıktı ancak içmek zihnimi birkaç saniye de olsa rahatlattığından üç gündür aralıksız içerek tiryakiye dönmüştüm.

Yavaş ve savsak adımlarla hole çıktığımda "Patlamadın ya, geliyoruz işte." diyerek söylenmeyi  sürdürdüm.

Kapıyı açtığımda heyecandan yerinde duramayan bir Jimin görmeyi elbette bekliyordum zira kendisi çat kapı gelmekte bir numaraydı. "Niye geldin?" 

Beni baştan ayağa alıcı gözle süzdükten sonra "En yakın arkadaşım harabeye dönmüş, evine gelirken noter onaylı belge alacak değildim." dedi. "Çekil şuradan." Davet etmemi beklemeden bedenimi itekledi, olduğum yerde sarsılıp kenara kaymak durumunda kaldığımda açılan ufak boşluktan bedenini içeri taşıdı.

"Ne varmış lan halimde? Neden yıkılayım?" Dediğimde holdeki adımları duraksayıp çekik ve siyah iki inciyi andıran parlak gözlerini kısarak alaycıl bir gülümsemeyle baktı. "Ne olduğunu bilmiyorum ama ne olacağını az çok kestirebiliyorum." Duraksayan adımları parke zeminde tok sesler çıkararak soldaki salona ulaştı. Bedenini koyu kahve deri koltuklardan birine bırakıp  bacaklarını üst üste attı. Kolları koltuğun üzerindeki kısa bir köprü gibiydi.

Tam karşısına geçip ayakta dikildim. "Sen yarın ne bok yiyeceğini bilmiyorsun, benim geleceğimle alakalı nasıl bu kadar bilgi sahibi olabildiğini merak ediyorum. Aydınlat beni."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 14, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Rockstar // Taekook Where stories live. Discover now