nervous crisis. | 4

349 23 2
                                    

Y/N: Multiyle okuyun.

Derin bir nefes almaya çalışıp gözlerimi camdan dışarı odakladım.

Sakin ol.
Yüzüne bakma.
En harika gülümsemeni dudaklarını yerleştir.
Arkadaşlarınla sohbet etmeye devam et.
Hiç birşeyi çaktırma.
Ve en önemlisi, sakın ağlama.

Hatırlasana, ondan nefret ediyorsun.
Tanrı'nın ona bahşettiği, melekleri kıskandıracak güzellikteki suratına bakmak acı veriyor sana.

Unut gitsin.

"Daph, iyi misin?"Cameron uzun parmaklarıyla çenemi kavrayıp beni kendine çevirmesiyle titreyerek kafamı salladım.
"E-evet, iyiyim."Gülümsemeye çalıştım. Jack'in endişeyle bana baktığını fark ettim. Aslında hepsi öyle bakıyorlardı ya.

Calum bizim masayı hızla geçtiğinde Cam onu fark etti. Sinirle iç çekip gözlerini kapattı. Ellerini yumruk yapmıştı ve çenesinde bir kas seğiriyordu.

"Şu çocuğu gebertmemem için bana geçerli bir sebep göster." Kaşlarımı çatarak yüzüme bakmasını sağladım.
"Onu gebertmen için orta da geçerli bir sebep yok. Aptalca davranma."

"Seni üzmesi, gayet geçerli bir sebep Daphne." Matt araya girip dişlerini sıkarak konuştu.
"Cam haklı. Bırak da şu çocuğun o çekik siktiğimin gözlerini morartalım." Matt'e kızgın bir bakış attım.

"Beni sevmedi diye suçlu olmuyor, tamam mı?" Cam histerik bir kahkaha attı ve ayağa kalkıp hışımla dışarı çıktı. Kahkahası o kadar yüksekti ki bütün herkesin bize bakmasına neden olmuştu. Calum ve arkadaşları da dahil.

Masadan kalkıp dışarı çıktım. Cam dükkanın önünde ayakta durmuş saçlarını geriye atıyor ve homurdanıyordu.

"Cam-" Bir kelime bile etmeme izin vermeden hızla bana dönüp bağırmaya başladı.
"Daphne, cidden bu kadar kör müsün? O piç şuan içerde ve mutlu! Seni terkederken üzüldü mü? Hayır! Sikinin keyfine seni terketti mi? Evet! Sen günlerce ağlarken o senin için üzüldü mü? Senden özür diledi mi? Dilemedi! Anla artık Daphne! Senin ona aşık olman bir şeyi değiştirmeyecek! Sadece kendini üzüyor ve onun burnundan büyük egosunu tatmin etmekten başka hiç bir sikim yapmıyorsun! Anla işte, seni hiç sevmedi!"

Ağzından çıkan her kelime birer birer beynime işlerken sadece donakaldım. Gözlerimin dolduğunu hissetsemde gözyaşlarmı orada salmadım. Burada ağlayamazdın. Burada olmazdı. Kafamı titrekçe sallamakla yetindim.
Gözlerim kararıyordu ama önemsemeden yürümeye başladım. Şuan bu kadar sakin olmamın sonu kötü bitecekti.

Cam'in suratına bir saniye bakmadan bisikletimin yanına gittim. Boğuk boğuk gelen yüksek bağırışma seslerini kavrayamadım. Bileğimde bir el hissettiğimde kafamı elin sahibine yavaşça çevirdim.

"Daph, öyle demek istemedim. B-ben özür dilerim. Sinirlendim ve be-" Tam sözünün ortasında nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde tutmadığı elimle suratına sert bir tokat attım.

"Sakın bana d-dokunma." Titrekçe aldığı nefesi tuttuğu kolumla birlikte bıraktı ve bir adım geriledi.

Bisikletime bindim ve aşırı bir hızla sürmeye başladım. Nereye gideceğim veya gittiğim hakkında bir fikrim yoktu. Sadece hızla ileri doğru sürüyordum.

Cam'in söyledikleri kulaklarımda çınlarken akıtmamakta direndiğim göz yaşlarım kısık bir inleme eşliğinde yanaklarımdan aşağı yuvarlandılar.

Tanrı'm yine bir krizi daha kaldıramazdım.
Yüce Tanrı'm lütfen. Lütfen. Kriz geçirmek istemiyordum.

Ama dua için çok geçti. Beynimi öfke,sinir ve üzüntü çoktan ele geçirmişti bile.

ocean tides | gilinskyWhere stories live. Discover now