fuckin' school | 6

294 16 0
                                    

Alarmın bana fazla acı gelen sesiyle gözlerimi hain dünyaya bir kez daha açtım.

Bu sabah, sabahların en berbatıydı. Önümüzde ki aylarda uyanacağım her sabah gibi. Neden mi?

TABİKİ DE LANET OKUL YÜZÜNDEN.

Cidden, yaz ne ara geçmişti ki? Koskoca üç aydan bahsediyorum, Tanrı Aşkına! Bu hiç adil değil. Daha partilere falan gitmem gerekiyordu.

Tamam, tamam. Partiler için fazla üşengeçtim. Tüm yaz bıyunca iki üç partiye çağırılmıştım. Ama ne yazık ki koca popom bu partilere katılmamam için yalvarmıştı. Tabiki de onu üzemezdim, değil mi?

Yataktan neredeyse ağlayarak kalktım. Ayaklarımı yere sürte sürte az ileride ki banyoma ulaştım. Gözlerimi yavaşça açtım ve aynadaki yanısımama baktım.

"Siktir!" Saçlarım yağlanmış ve kafama yapışmışlardı. Gözlerimin altı uyumaktan morarmıştı.

Ve vazgeçilmezlerimden olan, ALNIMDA KOCA BİR SİVİLCE VARDI!

Derin bir nefes alıp saatime baktım. Okul, saat dokuzdaydı. Şuan ise saat daha yedi buçuktu. Banyodan kafamı içeri doğru uzattım. Çaresiz gözlerle yatağıma bakarken tekrardan uyuma fikrini kafamdan atmaya çalıştım.

Okulun ilk günü olduğu için düzgün görünebilirim diye düşünürken banyodan çoktan çıkmıştım.

Dolabımın önüne geçtim ve askıları karıştırdım. Kırmızı, siyah kareli gömleği yatağın üstüne atıp pantolonların arasından siyah olanı seçtim ve onu da yatağımın üstüne attım.

Giyinmem beş dakikamı almıştı. Saçlarımı kurutmadan taradım ve biraz düzelttim. Hava lanet derecede sıcaktı, asla saçımı kurutmazdım.

İçime siyah bir atlet giyip gömleğin düğmelerini açtık bırakmıştım. Kollarını yarıya kadar sıyırmıştım. Altımda ince siyah pantolonumu giymiştim. En sevdiğim kıyafetlerim bunlardı ve ayrıca, şişmansanız en iyi saklanma yolu siyah bir şeyler giymektir.

Çantama küçük bir defter, şarj aleti ve cüzdanımı atıp aşağı indim. Saat sekiz buçuktu ve annemler kahvaltıyı hazırlamış, beni bekliyorlardı.

"Günaydın saygıdeğer Wilder ailesi!" Annem gülümsedi.
"Günaydın, seni çok heycanlı gördüm?" Kaşlarımı kaldırdım, babam duymasın diye sessizce konuştum.

"Tabii ya, her zaman aptal okul için çok heyecanlıyımdır." Babam duymuş olmalı ki sert bir bakış attı ve gazetesine geri döndü. Gözlerimi devirip ağzıma bir şeyler tıkıştırmaya çalıştım.

Sabahları midem pek bir şey almıyordu. Kendimi daha fazla zorlamayıp annemin yanağından öptüm.
"Akşam görüşürüz. Eğer akşama canlı kalırsam." Ölüyormuş gibi hareketler yaptım ve bu annemi güldürdü. Babam da buna gülmüştü, çünkü hadi ama. Ben komik bir kızım!

Gereksiz derece de fazla enerjiyle dolmuştum ki bu garipti. Tatil bile olsa sabahları ölmüş gibi olmam gerekiyordu.

Kırmızı vanslarımı ayağıma geçirip dışarı çıktım.

Hava güzeldi fakat sıcaktı. Aldırmadım ve bahçeden çıktım.

"Hey, Daph beni bekle!" Karşı evden koşarak çıkan Jack'e doğru gülümsedim. Üstünde kolsuz kırmızı bir tişört vardı. Altında da siyah bir kot.

"Günaydın, Gilinsky. Nasılsın?"
"Sana da günaydın, Wilder. Bir okul sabahı nasıl olmam gerekirse öyleyim." Yüzünü buruşturdu." Arabayla gitmeye ne dersin?" Saçlarını düzeltti ve gülümsedi. Bir gözümü kapatıp düşündüm.
"Bu gerçekten çok hoş olabilir. Doğrusu hiç yürümeye halim yoktu." Kıkırdadım ve onu garajlarına doğru ittirmeye başladım.

ocean tides | gilinskyWhere stories live. Discover now