"Boş boş konuşma Ufuk." Diye karşılık verdi Osman.

"Öyle oğlum. Sen şimdi tek tabanca takıldığın için kadınları bilmiyorsun."

"Ne alaka lan!" diyerek kaşlarıyla beni işaret etti Osman "Abimi daha da sinirlendirme istersen."

Osman ve Ufuk'ta olan bakışlarımın odağı Çağlar'ın "Berna telefonu açmıyor abi." Demesiyle Çağlar'a yöneldi.

"Ne demek açmıyor?"

"Açmıyor abi iki defa aradım açmadı."

İyice gerilen sinirlerime hâkim olmakta güçlük çekiyordum. Dişlerimin arasından "Ahu..." diye tıslayarak bir kez daha aradım. Telefon açılmayıp çağrı sonlandığında "Sana bu telefonu boşuna mı aldım ben lan!"

"Abi hemen celallenme. Korumaları arayalım." Diyen Osman'ın gözlerinin içine baktım. Elimle yüzümü sıvazladıktan sonra "Ara." Dedim ve ekledim. "Yoksa ben bu sinirle korumalarla birlikte o kafeyi yakarım."

Osman ve Ufuk aynı anda korumaları aradılar. Ben ise gözlerimi ikisine dikmiş odanın içinde dolanıyordum. Ama ne hikmetse ikisinin de kulağında olan telefona bir cevap gelmiyordu. İkisi aynı anda telefonlarını kulaklarından indirip "Açmadılar abi." Dediklerinde bende film koptu. Gözlerim karardı ve önümde duran koltuğa sert bir tekme attım.

"Ulan sikeyim sizin yapacağınız işi! Kim buldu lan bu amına koyduğum adamları?"

"Sakin ol abi." Dedi Ufuk aynı anda da telefonla birini arıyordu.

Sakin olmak şöyle bir yana dursun, öfkemin kuvveti resmen beni harlıyordu.

"Kafeye gidiyoruz." dişlerimin arasından tıslar gibi çıkan harfler bir bir adamlarıma ulaştığında herkesten önce Çağlar kapıya doğru adımladı. "Gidelim abi." Dedi.

Kendi bulunduğum odamdan çıkarken de asansöre binerken de sinirim geçmemişti. Otoparka inen asansörle herkes kendi arabasına bindi. Arabanın kontağını çalıştırmadan önce son kez adamlarımın üzerinde gözlerimi gezdirdiğimde üçünün de telefonlarıyla korumaları ve Berna'yı aradığını gördüm. Bakışlarımı onların üzerinden çekip kontağı çalıştırdım ve hızla otoparktan çıktım.

Trafik her zaman olduğu gibi yoğundu ve ben trafikten nefret ediyordum. Öfke kontrolümün olmadığının çok net farkındaydım. Bunun benim gibi farkında olan bir kişi daha vardı; karım. Ama kendisi telefonlarıma cevap vermeyerek öfkemi harladığı yetmiyormuş gibi bu trafiği çekmeme de sebep oluyordu.

"Senin kornana sokayım. Oruspu çocuğu!" korna çalan arabaya küfürle karşılık verdim.

Aklımda fikrimde Ahu olduğu için ne yola odaklanabiliyordum ne de sakin kalabiliyordum. Sakin kalabilmek için iki elimle sıkı sıkıya kavradığım direksiyona var gücümle vurdum. "Ah Ahu ah... Ben sana niye izin verdim ki? Ama bir geleyim yanına telefonlarıma cevap vermemek neymiş göstereceğim sana."

Berna'nın kafesinin bulunduğu sokağa girdiğimde sinirlerim biraz daha bozuldu. Yıllardır farkına varmadığım ama şuan yüzüme tokat gibi vuran şey Berna'nın kafesinin olduğu sokağın işlek bir yer olmamasıydı. Burada düşmanlarım Ahu'yu kaçırsa kimsenin ruhu duymayacağı gibi duyanında yardım etmeyeceği bir sokaktı.

"Aklımı sikeyim." Derken dikiz aynasından arkamda beni takip eden adamlarımı kontrol ettim. Bakışlarımı dikiz aynasından çekip görüş açıma giren Berna'nın kafesine diktim. Kafenin hemen önünde korumaların arabası park edilmişti. Arabayı korumaların arabasının yanına park edip indiğimde, Çağlar, Ufuk ve Osman'da kendi arabalarından indi.

BUZ YANIĞIWhere stories live. Discover now