20- KOMUTAN

31.7K 2.7K 402
                                    

Soğuk...

Tek hissedebildiği şey derisini acıdan kanatacak kadar yoğun, keskin bir soğuktu. Gözlerini açtığında, karlar kirpiklerinin üzerine konmuştu. Sıcak odadan bir anda kendini soğuk dağda bulunca etrafına bakındı. Sadece bembeyaz bir görüntü vardı.

Olduğu yerde ne kadardır duruyordu bilmiyordu ama yağan kar artık dizlerine kadar bir kar yığını oluşturmuştu. Arkasını döndüğünde arkada da hiçbir insani iz yoktu. Bakışlarını korku ile yere indirdi, ve bembeyaz alanda, yan tarafında iki kişiye ait ayak izleri vardı.

Kaşlarını çatarak ayak kar yığınından ayağını kaldırdı ve hemen önünde ki beyaz karı ezer gibi botuyla bir adım attı.

"Yılmaz!" diye bağırdı etrafına bakarken. Sesi dağlarda yankı yaparken, o izleri takip edip yürümeye devam etti.

Karları ezerek yürüdüğü yolda, her adımda soluğunun kesildiğini hissediyordu. Sanki ruhunu az önce ki karla kaplı olan yere bırakmış gibiydi.

Beyaz alanda kafasını kaldırmadan adımlara bakarak yürüyordu ve beyazlık artık başını döndürüp gözünü ağrımıştı. Uğultulu rüzgar kulağını delerken, adımların bittiği yerde durdu. Oysa ki daha uzun bir yol vardı ve adımlar burda kesilmişti. Ne sağa, ne de sola gidiyordu.

Kafasını kaldırdığında, Yılmaz'ı gördü. Vücudunda bir ürperti dolaşırken, ela gözlünün yüzünde ki o acımasız ifadeyi gördü. Bakışları önünde diz çökmüş adama çevirdiğinde babasının kafası eğip bir şekilde üzerinde her zaman giyindiği askeri kıyafetlerden olduğunu gördü.

"Yılmaz..." dedi korku dolu bir sesle. Olduğu yerde donup kalmıştı. Adım atmak istedi ama ayaklarını kaldıramadı. Ayağına baktığında karların arasında elin adım atmasın diye onu ayak bileklerinden tuttuğunu gördü.

"Sesini çıkarma!" dedi bir kadın sesi. Karın altından geliyordu o ses. Yusuf'un gözleri şok ile açılırken bu sefer de küçük bir el ayaklarından tuttu.

"Hareket etme!" dedi bir çocuk sesi. Ardından daha kuvvetli bir el tuttu ayaklarını. Yusuf'un korkudan kalbi duracak gibiydi.

"Dur!" dedi bir erkek sesi. Korkudan dili tutulmuş gibi hissediyordu. Bu sesler ne babasına ne de Yılmaz'a ulaşıyordu. Yusuf bakışlarını önünde ki manzaraya çevirdi.

"Seni bitirdim komutan." Yılmaz'ın sesi uğultulu rüzgar ile beraber daha korkunç bir hal almıştı.

"Bitti mi?" babasının sesini duyunca gözlerinin dolduğunu hissetti Yusuf. Yılmaz tetiği çekti.

"Bitti." dedi ve silahı kafasına tuttu. Tetiğe basmak için bir hareket yaptığı sırada bir ses duyuldu.

"Yılmaz!" Yusuf kendi sesini uzaktan duyduğunda, kaşlarını çattı. Az önce geldiği yoldan geliyordu sesi.

Yılmaz afallayarak baktı sesin geldiği yöne. Gözleri özlem ile parlarken bir endişe dalgası yayılmıştı. Acımasız bir ifade ile duran Yılmaz, sesi ile yıkılmıştı.

"Yusuf.." diye fısıldadı endişe ile. Tam o sırada bir kahkaha duyuldu.

Yusuf nefes nefese bir şekilde bu ürkütücü kahkahaya baktı. Babası şimdi kahkaha atıyordu. Ama bu güzel bir kahkaha değildi, dünyan en korkunç sesi gibiydi.

Yavaşça ayağa kalktığında Yılmaz halen sesin geldiği yere doğru bakıyordu, ela gözleri dolu dolu olmuştu.

"Şimdi bitti!" dedi babası ve bir Yılmaz'ın elinde ki silahı hızla alıp bir saniye bile düşünmeden ela gözlünün kalbine sıktı.

"Yılmaz!" diye bağırdı Yusuf tüm gücüyle. Yılmaz'ın kalbine gelen kurşun ile kendini tutan ellerin de gücü azalmıştı.

Yılmaz'ın vücudu yere yığılırken, gözlerinden yaşlar akıyordu. Kar yavaşça Yılmaz'ı içine çekiyordu. Yılmaz karın içinde tamamen kaybolduğunda, sanki hiç varolmamış gibi hiçbir izi kalmamıştı. Ayaklarında ki ellerin gücü gidip onlar da karın içine gömülürken beyaz alana doğru koştu Yusuf.

"Yılmaz!" öyle bir bağırmıştı ki şimdi tüm dağlarda yankılanıyordu sesi.

"Uyan Yusuf..." karın üzerine çöktü ve ellerini Yılmaz'ın çekildiği yere koydu.

"Hayır!" diye bağırdı korkuyla. "Gitme!"

Nefes nefese gözlerini açtığında, karşısında ela gözleri görünce korku ve endişe ile baktı. Ağzından kaçan bir inleme ile ağladığını yeni fark ediyordu.

"Yusuf'um kabus gördün uyan.." ela gözlü saçlarını okşarken, endişeli bir tonda fısıldamıştı. Uykulu olduğu gözlerinin şişkinliğinden belli oluyordu.

Kendine geldiği anda Yılmaz'ı kendisine çekerek sarıldı. Göğüs kafesi bir inip bir kalkıyordu. Yılmaz kollarını ona dolarken bir şeyler mırıldanıyordu.

"Beni bırakma ne olur, yalvarırım." diye mırıldandı Yusuf. Öyle sıkı sarılmıştı ki bıraksa ellerinden gidecekmiş gibi.

"Burdayım, asla bırakmam seni sevdiğim. Korkma.." saçlarından öpüldüğünde halen gördüğü kabusun etkisi ile titriyordu. Ve halen ağlıyordu.

"Bekle güzelim.." dedi ve kollarını ondan ayırdı Yılmaz. Yusuf yeşil gözlerini kocaman açıp onu sıkıca tuttu.

"Nereye?" diye sordu korku dolu bir sesle. Yılmaz birkaç saniye endişe ile yüzüne baktı.

"Su getireceğim, hemen geliyorum.." dediğinde Yusuf halen bırakmak istemiyordu ama kolunu bırakmak zorunda kaldı. Yılmaz yerden destek alarak ayağa kalktı, gece lambasının aydınlattığı odada kapıya doğru gidip kapıyı açtı ve yarım açık bıraktı.

Dışarıdan uğultulu rüzgar sesi gelirken, Yusuf'un tüyleri ürperdi. Pencereye bir bakış attığında ayın ışığının altında dışarıda kar yağdığını gördüğünde kafasını çevirdi. Saniyeler sonra elinde bir bardak su ile gelen Yılmaz gelmişti.

Yanına oturduğunda bardağı ona uzattı. Yusuf gözlerinin içine bakıp suyu aldığında, soğuk suyu kafasına dikti. Yanan içine bir parça da olsa ferahlık gelmişti. Yılmaz bardağı alıp kenara bıraktı.

"İyi misin?" diye sordu sevgi dolu bir sesle. Yusuf kafasını salladı.

"Lütfen sarılarak uyuyalım." dediğinde Yılmaz ona bir bakış attı, normalde belli olmasın diye ayak uçlarında yatıyorlardı.

Kafasını sallayıp ayağa kalktı ve kapıya doğru ilerledi. Kapıyı kapattıktan sonra sürgüsünü çekti. Yeniden yatağa doğru ilerledi ve öğretmenin yanına uzandı.

Öğretmen anında kollarını ona sararken, boynundan öptü. Başını göğsüne koyarken Yılmaz üzerlerine yorganı çekti. Öğretmen bir küçük çocuk gibi ona sığınıp yorganı kafasına kadar çekti. Öyle sıkı sarılmıştı ki, Yılmaz onun rüyasında her ne gördüyse onu çok korkuttuğunu anlamıştı.

Sevdiğinin saçlarından öpüp, sıkıca sarılarak gözlerini kapattı.

EŞKIYA Where stories live. Discover now