26. Bölüm "Piknik"

Start from the beginning
                                    

Aynur Hanım gerginliği bozan kişi oldu. "Melih yavrum gel biz bi konuşalım hele."

Elli yaşına henüz basmış olan kadın yorgun diz kapaklarını bir o kadar yaşlı olan elleriyle tutarak ayağa kalktı. Daha sabah sofrayı kurmak için Eylül'e yardım etmediği gerekçesi ile kafasına bir çift terlik fırlattığı oğlunu ikna etme görevi ona düşmüştü.

Onlar yukarıya Melih'in odasına giderken Toprak sıkıntıyla bir soluk verdi.
" Başlıycam ha ne ağabeymiş."
Toprak lafını bitirmeden ayağına yediği tekmeyle başını yere eğdi.
Boyu henüz beline bile gelmeyen Ali'den tekme yemeyi beklemiyordu açıkçası.
"Düzgün konuş abimle enişte."
Toprak'ın çatılan kaşları düzelmiş, minik Ali'yi de kucağına alıvermişti.
Ali büyük uğraşlar sonucu abisine laf eden eniştesinin kucağından Eylül'ün kollarına geçti.Toprak'a ters ters bakıp kollarını Eylül'ün boynuna sardı.
" Bu bakış sizin ailede genetik herhalde." Az önceki gerginliğini silip yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirdi. 'Kucağına da çocuk nasıl yakışıyor.' diye düşünse de dışa sadece gülümsemesi yansımıştı.

" Hop hop Ali Bey. Benim sınırlarım içerisinde geziniyorsun. Aramız bozulur bak haa." Kollarını Eylül'ün boynuna dolayıp başını gömen Ali'ye ithafendi bu sözler.
Kızaran bir yüzle gözlerini kırpıştırıp bir dirsek yapıştırdı Toprak'a. 
O da sanki daha fazla utandırması mümkünmüş gibi devam etti." Nee kocan değil miyim? Tabi benim sınırlarım."

Eylül'ün kızarıklığı yanaklarından gözlerine çıkmış, vücudundaki tüm tüyler halaya kalkmıştı.

Halayı sonlandıran Melih'in sesi oldu.
" Tamam hadi gidin. Kalabalık yerlerde gezin ama sadece."
Toprak kendi kendine birşeyler mırıldanıp elini saçına daldırdı. Sinirlendiğinin belirtisiydi bu.

" Oğluum." Aynur Hanım Melih'e gözleriyle ayağındaki kırmızı puantiyeli ev terlikelerini gösterip kendince tehdit etmişti. Tabi tüm gözler puantiyeli terliklere kayınca, Toprak başını eğmiş gülüşünü bastırmak için dudaklarını ısırıyordu.
" Gülüyon mu lan sen? Anne bak şuna birşey söyle."
" Yoo ne gülmesi. Sen yanlış gördün."
Toprak gülüşünü bastırıp cevap vermişti sonunda. Melih ağzını açmaya hazırlanıyordu ki Aynur Hanım girdi lafa.
" Tamaaam. Hadi kızım git sen de hazırlanıyor musun ne yapıyorsan yap."
Aynur Hanım'ın bıkkın son cümlesi konusunun burada son bulmasını kesin bir dille emrediyordu.
.
.
.
"Neymiş senin bu ağabeyin ya. Vallahi senin kızacağını bilmesem çoktan ağzımdan kötü şeyler çıkmıştı."

"Topraaak."

" Tamam sustum. Ama hala sinirliyim."

Yolculuğun başları genç adamın sitemleri ile geçmişti. Eylül nereye gittiklerini ne kadar sorsa da Toprak'tan geri dönüt alamamıştı.
Başını cama yaslamış gözlerine engel olamayıp kapanmalarına izin vermişti.

" Eylül... Eylül... Geldik güzelim haydi."

Başında hissettiği el ile açtı gözlerini Eylül. Toprak arabanın kapısı açmış başını okşayarak uyandırmaya çalışıyordu. Gözlerini kamaştıran Güneş Toprak'ın yüzünü görmesini engelliyordu. Kucağındaki elini kaldırıp gözlerinin önüne getirdi. Onun yüzünü daha iyi gördüğünde yüzünde bir gülümseme peyda oldu.
" Kalktım."
Güzelim mi demişti o. Ne güzel demişti. Ne çok yakışmıştı ağzına. Kızdırmak için karıcığım dediği çok olurdu. Ama daha önce pek duymamıştı Toprak'tan böyle sözler. Hoş duymak için çok can attığı da söylenemezdi. Ama bundan sonra söylemeye devam etse çok güzel olurdu aslında.

Eylül'ün elinden tutup " Haydii."diye sitem etti Toprak. Muzipce gülümsemeyi de unutmamıştı. Bundan sonra bu tarz kelimeleri daha çok kullanmaya karar verdi.
Bagajın kapısını açıp içinden bir sepet çıkardı. Hızla Eylül'ün eline tutuşturup küçük bir kilim sıkıştırdı kolunun altına. Ardından Eylül'ün elinden aldığı sepetle yürümeye başladı.
" Haydi."
Bugün bu adam fazla mı emrivaki yapıyordu?
" Neresi burası? Niye geldik ki?"
Toprak elindekileri sallayıp gözüne sokarcasına "Pikniğe."dedi. Bir süre Eylül'ün ona yetişmesini bekleyip kolunu uzattı. Koluna girince konuşmaya devam etti.

SINIR |Tamamlandı|Where stories live. Discover now