21. Bölüm "Gerçek mi?"

28.3K 1.7K 170
                                    

Toprağın göreve gitmesinin üzerinden 3 hafta geçmişti. Neredeyse bir ay...
O bir ay Eylül'e geçmek bilmemişti. İlk günler normaldi hani.. Sanki eski görevleri gibi birkaç güne döner diye düşünmüştü.
Ama olmadı haftalarca ne konuştular ne haber aldılar. Eylül yemek bile yiyemez olmuştu. Elinden Kur'an'ı dilinden zikri eksik etmedi sadece.

Erva ve Deniz'in sözleri de ertelendi. Deniz'in tek arkadaşıydı Toprak. Yıllar sonra karşılaştığı tek arkadaşı...
Onsuz olmazdı işte. Onsuz kimsenin tadı yoktu. Toprak'ın düşündüğünün aksine onu seven insanlar vardı. Onsuz mutlu olamayan insanlar...
En başta Eylül...

Toprak da haftalardır duymamıştı sevdiğinin sesini. Bakamamıştı kömür karası gözlerine. Hep özenirdi arkadaşlarına sevenleri, bekleyenleri, özledikleri var diye. Ama kolay değilmiş be diye düşündü günlerce.

Dalgındı... Arkadaşları da komutanı da farkındaydı bunun. Hem biraz değişmişti sanki. Eskisi gibi değildi. Dakikalarca dalıp gidiyordu bir yere. Sürekli kolundaki bilekliğe bakıyordu.
Sonunda komutanı dayanamayıp sordu.

- Oğlum neyin var senin. Ne zamandır böylesin. Ne dalıp gidiyorsun böyle.
Aman Allah korusun yoksa deden.....

- Yok komutanım yok. Allah korusun.
Diye kesti lafını Toprak ama devamını getirmedi.

Alay etmelerinden korktu. Yıllarca o değil miydi. Arkadaşlarına boş işler bunlar. Sevmek neymiş diyen. Ya şimdi de onlar onunla alay ederse. Hem ne diyecek ki...

- Eee ne var oğlum halledeceğimiz birşeyse söyle bak.
Sen kolay kolay böyle olmazsın.

Toprak birkaç saniye bekledi. Sonra uzaklara bakıp derin bir iç çekti.

- Özledim be komutanım, dedi.

İçini dökmeye ihtiyacı vardı. Biraz konuşması lazımdı. Doğru düzgün arkadaşı da yoktu ki. Ama komutanı iyi adamdı. Dinlerdi onu. Öğüt verirdi çözerdi herşeyi. Yani en azından Toprak öyle düşünüyordu.

Toprağın sözü biter bitmez arkadan bir uğultu koptu. Tüm arkadaşları bir yandan "ooooooo" diye bağırmaya başlamıştı. Toprak yan bir bakış atıp gerisin geri komutana çevirdi yüzünü. Arkadakiler konuşmaya devam ediyordu.

- Toprak kim lan bu kız.
-.........
- Vay beee bizim deliyi de uslandırdıysa nasıl kızdır Allah bilir.

Toprak son sözü duyar duymaz ayağa kalktı. Sabrı taşmıştı artık. Zaten buna en çok dil uzatan da sık sık dalaştığı Abdullah'tı. İki eliyle yakasından tuttuğu gibi kendine yaklaştırdı. Abdullah' ın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Ve Toprak sinirden suratına tıslayarak konuştu.

- Lan bana bak bir daha onunla böyle konuşursan devrem mevrem dinlemem, seni gebertirim. Zaten iyi dayandım. Burdaki hiç kimse alamaz seni benim elimden.

Toprak ' la birlikte herkes ayaklanmış Abdullah'ı Toprak'ın elinden kurtarmaya çalışıyordu. Nihayet başardılar. İçlerinden biri Toprak'ı alıp :

- Gel aslanım gel konuşalım biz senle, diye kenara çekti. Bu Toprak' la en yakın olan kişiydi. Barış...
Çok da olmasa arada dertleşirlerdi. Daha doğrusu Barış anlatır, Toprak dinlerdi. Barış derin bir iç çekerek lafa girdi.

- Vay be Toprak. Seni iyi tanırım. Hiç böyle olduğunu görmedim. Ama sabret. Az kaldı az. Kavuşursun sevdiğine yakında. Hem sadece sen mi yaşıyorsun lan. Bak şunlara hepsinin sevdiği var. Bak Ramazan'a karısı hamile onu evde koyup geldi. Alışırsın , alışırsın...
Hem kim lan bu kız da seni bu hale koydu. Bana bari anlat. Bı kere içini dök be oğlum. Dedi.

SINIR |Tamamlandı|Where stories live. Discover now