8. Bölüm " Ümmetin Hâli "

53.2K 3.2K 266
                                    


ÖNEMLİ LÜTFEN OKUYUN!
Bu bölümden sonraki birkaç bölüm henüz düzenlenmedi. Vakit buldukça düzenliyorum. Ama o bölümlerden sonra daha düzgün bir yazımla devam ediyor. İsterseniz son bölümlere bakıp yazım şeklimin nasıl olduğunu görebilir, ona göre okuyabilirsiniz.

Sizleri seviyorum.
Keyifli okumalar :)


- E hadi gidelim o zaman dedemin yanına.

- Gidelim gidelim de benim mesaimin bitmesine daha 2 saat var.

- Öyleyse ben beklerim burada birlikte gideriz.

- Tamam olur. Ama o zaman gel de şu yüzündeki yaralara bir bakalım.

Ben önde Toprak arkada içeri girdik. Pansumanı ben yapmak istemedim. Kendi arkadaşlarıma da yaptıramadım. Çünkü yaralı bir askeri getirip pansuman yapmalarını istesem onlar da benden bir açıklama bekleyecekti.

Ben de onu acile götürdüm. Ona pansuman yapılırken ben bir köşede izledim sadece. Sargıları sarıldıktan sonra benim servisime doğru yürümeye başladık.

Ama kapının önünde bir arbede çıkmıştı. Daha doğrusu birileri bağırıyor. Ağlama sesleri yükseliyordu. İlk başlarda anlamasam da daha sonra Arapça olduğunu anladığım dilde bir çocuk konuşuyordu. Daha doğrusu ağlayarak ve bağırarak kendini insanlara ifade etmeye çalışıyordu.

Güvenliğin onu durdurmaya çalışması ile Toprak ve ben aynı anda olaya dahil olduk. O gidip güvenliği durdururken ben de çocukla konuşmaya çalıştım.

Arapçayı lisede bir kursta öğrenmiştim. Malûm günümüzde Türkiye' de çok Arapça konuşan insan var. Ve ben de hemşire olarak onlarla anlaşmak iistemiştim.Hem yardım için gittiğimde onlarla nasıl anlaşırdım.

Çocuğun yanına geldiğimde onun geçen gün gördüğüm peçete satan çocuk olduğunu anladım.

Fazla uzatmadan kendimi tanıttım. Sakin olup bana sorunun ne olduğunu söylemesini istedim.
Onun anladığı dilden konuşunca gözünü gözüme dikti ve hıçkıra hıçkıra anlatmaya başladı.

- Abla annem ölüyor. Yetiş ne olur kurtar onu. Bı adam geldi anneme vurdu abla yardım et ne olur.

- Şşş tamam ablacığım sen şimdi bana annenin nerde olduğunu söyle tamam mı. Allah'ın izniyle kurtaracağız onu.

- Burda abla evimiz buraya çok yakın hadi gel.

Çocuk kolumu tutup çekiştirmeye başladı. Ben hemen bir ambulans istedim Toprağa da olan biteni özetleyip hemen ambulansa bindim. Birkaç dakika sonra varmıştık.

Çocuğun ev dediği yer kırık dökük bir harabeydi. Paramediklerle birlikte içeri girdiğimizde gördüğüm manzara beni şok etti.

İki tane küçük çocuk ve bir kadın çocuklar ağlıyor, haykırıyor. Kadın ise yarı baygın halde yatıyor. Yüzü kan revan içinde.

Paramedikler kadına ilk müdahaleyi yaptıktan sonra ambulansa aldılar. Ben de çocukların durumuna baktım onlarda pek birşey yok. Ama yorgun ,bitkin ve aç görünüyorlar.

Çocukları kontrol ederken siren sesi duydum. Dışarı çıkıp baktım polisler gelmişti. Toprak zaten dışarda bizi bekliyordu. Çocuklar bana sarılıp bırakmadılar ama onları polise teslim etmek zorundayım. Ve onlarla konuşup yanlarına tekrar gelme sözü ile polise teslim ettim.

Galiba polis ifadelerini alacak. Ben de hemen Toprakla hastaneye döndüm. Çocukların anneleri baygın halde yatıyordu. Durumu hakkında bilgi aldım ve tekrar ziyaret etmek üzere yanından ayrıldım.

Yoğun bakımdan çıkar çıkmaz bir hüzün kapladı yüreğimi. Gün boyu dik durmak zorunda olan omuzum düştü bir anda. Kapıya yasladım sırtımı ve yavaşça bıraktım kendimi yere. Dizlerimin üzerine çöküp kapadım başımı. Kimse görmesin diye. Yanaklarıma doğru bir yaş süzüldü sonra. Omuzlarım sarsılmaya başladı. Hıçkırıklarım artmaya..

Ne zor meslekti bu. Her türlü acıyı görüyorsun. Hissediyorsun. Yaşıyorsun.
Ama dik durmak zorunda kalıyorsun. Herkese göre sağlıkçılar ruhsuz, üzülmez. Ama bilmezler ki en çok da sağlıkçıların yüreği yanar.

Yaşamla ölümün arasındaki o ince çizgide yaşıyoruz biz. Allah'ın izniyle insanları kurtarıyoruz. Ölüm görüyoruz acı , feryat , ağıt , mutluluk...

Ve günün sonunda tefekküre dalıyoruz böyle. Kimi zaman ağlıyor kimi zaman gülüyoruz.

....

Ben başımı eğmiş ağlarken Toprak geldi yanıma.

- Ağlama artık.
- Toprak sen mi geldin.

Derken bir yandan da ayağa kalkıp burnumu çekmekle meşguldüm.

- Evet ben geldim. Kes şunu artık. Yeter. Ne zamandır seni izliyorum hâlâ ağlıyorsun. Eğer susmazsan kendi yöntemlerimle susturmak zorunda kalırım inan bunu istemezsin. Hem ne oldu bu kadar ağlayacak?

- Dayanamıyorum artık insanlara yapılan zulümlere. Buna dur diyemedikçe kendimi suçluyorum.

- Ben de senin ağlamana dayan...Yani şey ağlama istemiyorum.

- Toprak o kadının kocası Suriye'de şehid olmuş. Üç tane çocuğu ile buraya gelmiş ama burada çalışırken araba çarpmış. Ona o küçük çocuk bakıyormuş. Kardeşlerine de. Ve bı adam gelip kadına saldırmış. Çocuklarının yanında hem de. Bu büyük oğlu da görünce adam kadını dövüp kaçmış.
Ne olacak şimdi Toprak. Ne geçti bu adamın eline. Neden bunu yapıyor bu insanlar neden.
Su kadının çocuklarının haline bak. Biz ne şükürsüz insanlarız Toprak. Rabbim sormaz mı bize ümmet bu halde iken sen ne yapıyordun diye.
VAllahi Suriye'de , Kudüs'de Arakan'da ve diğer zulme uğrayan her yerdeki müslüman kardeşler bizden bunun hesabını soracak ahirette VAllahi...

Toprak bana diyecek bir şey bulamadı . Ve başını öne eğdi. Ben de "Sen beni dışarıda bekle ben üzerimi değişip geliyorum" dedim ve hızla uzaklaştım.

Üzerimi değiştikten sonra dışarı çıktım. Taksiyle Muhsin dedemin dükkanına gittik ama kapılar kapalıydı.
Biz de tekrar taksiye binip bizim eve doğru yola çıktık.
Ben de belki Muhsin dede bize gitmiştir diye yengemi aradım.

- Alo yenge selamın aleyküm.
- Ve aleyküm selam kızım.
- Yenge Muhsin dedem orada mı?
- Evet kızım.
- Bak yenge panik falan yapmayın Toprak döndü Allah'a şükür. Biz oraya geliyoruz 5 dakikaya orada oluruz.

- Kızım ne diyorsun Allah'a şükür. Tamam kapat kapat Muhsin amcalara haber vereyim.

Ben daha cevap vermeden yüzüme kapatan yengem ve telefona sert bakış atan ben ..🙄

........

Sürpriz yapmak için kapıyı kendi anahtarımla açtım içeri girdiğimizde salonun kapısı kapalı birşeyler konuşuluyordu.

- Hayır Muhsin amca bunu asla söyleyemeyiz. Hayatları mahvolur.

- Ama bu yük bana ağır geliyor.

- Zamanı değil Muhsin amca hele bir vakti gelsin. Hem onlar daha genç bunu taşıyamazlar hem birbirlerinden uzaklaşırlar.

Toprakla birbirimize bu ne der gibi baktık. İkimizde birşey anlamamıştık. Toprak aniden kapıyı itip içeri girdi

- Neymiş duyulmaması gereken şey!! Kimin duymaması gerek ne oluyor dede burda.!

Selamın aleyküm kardeşlerim bu bölümü geç yazdığım için çok özür dilerim.🙏🙏

Nasılsınız bakalım.
Kitap nasıl gidiyor.
Beğendiğiniz beğenmediğiniz yerler???

Sizce nasıl yapalım. Evlendirelim mi bizim bay ukalá ile sakar kızı?😁😁😁
Aklımda senaryo var ama sizin fikirleriniz de önemli tabiki.
Neyse ben lafı uzatmadan kaçayım. Oynve yorumlarınızı bekliyorum lütfen 🙏🙏🙏
Allah'a emanet olun 😊🤗🤗

SINIR |Tamamlandı|Where stories live. Discover now