6

66 1 0
                                    

Çok güzel bir ismi vardı. Hatta birzamanlar oğlum olursa adını koymak istediğim isimdi fakat şimdi o kadar uzak bakıyordum ki bu düşünceye. Even gideli daha bir kaç dakika geçmişti ve bende kendi hücremi inceleme fırsatı bulmuştum. Koyu renkte olan gül desenli duvar kağıdı odayı elegeçirmişti. Parkeler ise ayağımda ki spor ayakkabılarından giren soğuk havayı tutmuyordu. Titredim. Kalerüferler yanıyor olmasına rağmen beni ıstmaya yetecek kadar sıcak değildi. Ayakkabımı çıkarıp yatağa uzandım. Bir yandan titrerken diğer yandansıkıca beyaz yorgana sarılıyordum. Yorgan soğuktu fakat vicudum yavaş yavaşalışmaya başlıyordu.

Kapı kilidinin bu sefer ters yöne çevrildiğini duydum ve tekrardan kapının kitlendiğini de.Gözlerimle gelenkişiye tekrardan baktığımda bu beklediğim yüz değildi. Tanıdık geliyordu fakat çıkaramamıştım. Hafızamı zorlayınca bunun lobideki adam olduğunu fark ettim. Üzerime doğru yüzündeki mana çıkaramadığım sırıtışıyla geliyordu.Bu hiçte iyiye işaret değildi. Tabi ki de iyiye işaret olmayacaktı. Tanımadığım adam ellerini kemerine götürmüş, sırıtışını büyütmüştü.

-"Biraz eğlenmekten sakınca gelmez" dedi.

Daha ne olduğunu anlayamadan üzerima atladı. Bileklerimden tutuyordu aynı zamanda üstüme oturuyordu. Tek yapabildiğim çığlıklar atmak ve çırpınmaktı. Zaten ağır olduğundan zar zor hareket ediyorken ağırlığını iyice üzerime verince göz yaşlarım akmaya başlamıştı.

-"YARDIM EDİN...LÜTFEN YARDIM EDİN..HAYIR...YAPMA" bağrışlarım boşunaydı. Kimse sesimi duymuyordu veya duymamazlıktan geliyorlardı.

Üzerimdeki eşoftman üstü açılmıştı, altımdaki eşoftman dizlerime kadar gelmişti tişörtüm ise göğüslerime kadar çekilmişti. Bir eli çıplak belimde dolaşıyorken diğeri ise bacaklarımdaydı. Kendimi gerçekten çok aciz hissediyordum ki zaten acizdim. Kendi üzerindeki pantalonu ise bileklerindeydi. Son bir umutla bağırdım.

-"LÜTFEN YARDIM EDİN...YARDIM EDİN..." belimdeki elin ağzıma kapattı gözyaşlarım sel olurken altında kalan son parçayı tam çıkarmak için hareket yapacaktı ki üzeimdeki ağırlık bireden yok oldu çığlıklarımın arasından odada yükses bir ses üç defa baş gösterdi. Ellerimin arasına aldığım kafamı serbest bıraktım. Yerde kanlar içinde yatan görevli ve elindeki silahla sert bakışlarıyla cesede bakan Evan vardı.

Gözlerini yerde yatan cesetten kaldırdı ve soğuk bakışları beni buldu. Yavaşça yanıma yaklaştı ve üzerindeki ceketi askılı tişörtümün örttüğü yarı çıplak omuzlarıma kapattı. Gözlerinedki ifade hoşuma gitmemişti sanki bana acıyordu. Biliyordum ki zaten acınacak haldeydim.Beni kucaklayıp omzundaki çantayla beraber otelden çıkış yaptık. Gözlerimi yumdum ve her şeyin bir kabus olmasını istedim.

Korku tekrardan bedenimi ele geçirmişti, en büyük sebebiyle tahminen yirmi dakikadır yolda olmamıza rağmen Evan tek bir kelime bile etmemişti. En azından daha iyi olacağımı veya bunların geçeceğini söylemesini beklerdim fakat yolun on beşinci dakikasında onun zaten acımasız bir kalbe sahip olduğu gerçeği yüzüme vurunca sadece bir aptal olduğumu fark ettim. Bana acımasını istemiyordum. Zaten onun yanındayken savunmasız hissediyordum. Aciz, savunmasız ve acınası ve o bu gerçeklerin farkındaydı fakat daha fazla güçsüz durmak istemiyordu. Bir an için gözlerimi yumdum ve bütün bunların biteceği günü hayal ettim. Aileme, arkadaşlarıma ve eski yaşantıma geri döneceğim anı hayal ettim. Yine mutlu olacağım hayatımı ve günün sonunda beyaz atlı prensimle tanışacağım , her zaman güldüğüm hayatımı. Fakat ne yazık ki arabanın ani freniyle gerçek hayata geri döndüm. Sıkıca yumdupum gözlerimi açtığımda Evan bana bakmıyordu, yemyeşil ormanı siyah cam kaplamalı arabasının içinden izliyordu. Sanki bu siyah camlar onun hayatından bakıyormuşum gibi hissettirdi. Her yer karanlıkken renkleri nasıl görüp yaşabilirdi ki?

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 20, 2015 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

SHADOWWhere stories live. Discover now