3

69 1 0
                                    

Karanlığın esir aldığı bu boş depoda tek yapabildiğim düşünmekti. Sakince düşünmem gerekiyordu fakat olmuyordu. Dünyaya korku salan nabız cinayetlerini gerçekleştiren adam bu kadar yakınımdayken sakin kafayla düşünemiyordum. O buz gibi sesi kulaklarımda yayılıyordu 'oyun başlasın'

Nabız cinayetleri üç dört yıldır vardı ve herkesin tüylerini diken diken eden bir olaydı. Öldürülen kadınların sol bilekleri yoktu. Tam olarak nabızlarının olduğu yerden kesilmiş olan kadınlar ölüme terkediliyordu, onun tarafından.

Oysa o dünyadaki tüm erkeklere hakaret denilebilecek derecede güzelliğe sahipti fakat bir o kadar da tehlikeliydi. Kimse ama kimse onun hakkında en ufak bir ip ucu bile bulamamıştı şu ana kadar. Öldürülen altı kadının hepsi benden bir iki yaş büyüktü, benim on dokuz yaşında olduğumu var sayarsak onlar yirmilerinde hayatlarının baharlarındaydılar.

Gürültülü sürme kapı tekrardan açıldığında kafamı kapıya doğru çevirdim. Gözlerimi yakan güneşi o kadar özlemiştim ki içeriye kısa süreliğine girdiğini bildiğim ışınlarına hasretle baktım. Kaç gündür burdaydım bilmiyorum fakat bu tutsaklık hissi bana bir ömür gibi hissetmeme sebep olmuştu.

Elindeki tepsiyi yere bıraktı ardından içeriye girip kapıyı kapattıktan ve kitledikten sonra anahtarı cebine ve yere koyduğu tepsiyi tekrardan ellerine aldı. Elindeki tepkiyle bana yaklaştıkça tepside olanları daha net bir şekilde seçmeye başlamıştım. Kahvaltılıkların olduğunu gördüğüm tabakta yanına bir bardak su eşlik ediyordu.

Midenden rahatlıkla duyulabilecek bir gurultu çıktığında katil kıkırdamaya başladı. Oysa sert yüz hatları ve sahip olduğu ünvana kıkırdamak yakışmıyordu fakat o dolgun dudaklarına ve kısılman gözlerine öylesine yakışıyordu ki...

-"Acıkmış olabileceğini düşündüm" dedi ve midem ona onay verircesine ses çıkarmaya başladı, tekrardan dolgun dudaklarından bir kıkırdama kaçtı.

-"Kaç gündür buradayım?" Diye sordum emin olmak istediğimden. Gülümseyerek konuştu.

-"Daha birinci günün ve sen şimdiden sıkıldın ha? Seninle ne yapacağız oysa aklımda senin için çok ilginç fikirler vardı"

Benim için hiç bir fikrinin olmasını istemiyordum tek istediğim eski normal ve bazen sıkıcı olan yaşantıma geri dönebilmekti, en büyük atraksyonumun bir kere gittiğim barda sarhoş oluşum olduğu yaşantıma geri dönmek istiyordum.

-"Ne oldu dilini mi yuttun?"

Hiç bir zaman filmlerdeki veya kitaplardaki gibi korkusun olmamıştım dahası olamamıştım ve şimdi en çok istediğim şey bir parça cesaretti.

-"Gitmek istiyorum" deyiverdim mırıldanarak.

-"Ama gidemezsin" dedi net bir şekilde. Cevap vermedim sadece sustum ve yemek tabağıma bir kez daha baktım, öylesine bir açlığa sahiptim şu an, normalde koşudan sonra kahvaltımı edecektim fakat ne yazık ki işler planladığım gibi gitmediğinden mideme uzun zamandır yiyecek bir şey girmemişti.

-"Açsın değil mi"

Gözlerine baktım, sorudan daha çok onaylama cümlesiydi. Göz temasını kesmeden kafamı sallamakla yetindim. Tepkiniz sürat ifadesiyle yaklaşmaya başlayınca geriledim.

-"Merak etme sana henüz bir şey yapmadım" henüz? " sözümü dinlersen de yapmayacağım bu yüzden dediklerimi ikiletme" dedi.

Bana yakınlaşmasını istemiyordum hatta olabildiğince benden uzak durmasını istiyordum fakat sadece istiyordum çünkü bana doğru eğildi. Kalbim korkudan o kadar hızlı atıyordu ki bir an için yerinden çıkacak zannettim, ciddiyim abartmıyorum.

Ondan korktuğumu biliyormuydu?

Bileklerinde bir gevşeme hisstettim, onları haraket ettirebiliyordum bundan yararlanıp bileklerimi avuç içlerimde ovmaya başladım.

-" Kapı kitli ve ben burdayım o yüzden rahatça ye"

'Sen buradayken rahatça hiç bir şey yapamam' demek istedim fakat diyemedim. Onunla göz temasımı bozmadan çatalıma bastırdığım salatalığı ağzıma attım. Yuttuğum an midemde oluşan ufakta olsa o doluluk hissi beni kendime getirmeye yetmişti. Üzerimdeki halsizlik yedikçe yok oluyor yerine tamamiyle enerji bırakıyordu.

-"Daha ne kadar burada beni esir tutmayı planlıyorsun?" Madem beni kaçıracaktı daha hoş bir yer olabilirdi. Tabikide bir villa veya bir köşk beklemiyordum o anca filmlerde olurdu fakat en azından depodaki rahatsız tahta sandalyeye bağlamak yerine yatağı olan bir odaya kilitleyebilrdi.

-"Çok yakında" derken ne kadar bir süreden bahsediyordu? Umarım oldukça kısa bir süredir çünkü burası beni karanlığıyla boğmaya başlıyordu, klostrofobim ileti derece değildi fakat yarına kadar burayı terk etmezsek kendini göstermeye başlayacağını biliyorum.

Tabağımdaki son domatesi ağzıma attıktan sonra bardağımdaki suyu dibine kadar içtim. Kim bilebilrdi ki ne zaman tekrardan yemek vereceğini.

Hiç bir şey söylemeden cebindeki anahtarı çıkardı, kilitlediği kapıyı açıp kendisini dışarı attı. Benim aksime o oldukça özgürdü benim yapamadığım şeyi yapıp ciğerlerini temiz havayla doldurdu ve güneşin yüzünü ısıtmasına izin verdi. Kapyı kapatmadan önce söylediği sözler beynimde yankılanmaya başladı.

-"Güven bana çok yakında buradan gideceğiz"

Bir katile ne kadar güvenebilirdim ki özelliklede beni öldürme ihtimaline karşılık.

SHADOWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin