#Bölüm 15# "İşi Düştü Arıyor..."

En başından başla
                                    

"Kaza mı yaptın Gül?" diye sordu Faik.

Omuz silktim. "Bariyerleri oraya koyanlara söyle sen onu."

Sinirli bir soluk alıp verdi Tahin. "Hadi bir anlık dikkatin dağıldı, elin kaydı diyelim. Ulan önündeki arabayı da mı görmüyorsun? Bodoslama dalıyordun arabaya!"

"Arabaya mı çarptın?" diye sordu Faik.

"O arabayı kullanan herifin suçu!" dedim kaşlarımı çatarak. "Önümde ne işi var? Hadi önümde madem, niye yavaşlıyor?"

Tahir beni öfkeli bakışlarıyla döverken benim de gözlerim kapanmıyordu. Ben de ters ters ona bakmakla meşguldüm. Sanki keyfimden arabalara dalmışım gibi konuşuyor bir de! O öyle şap diye öpmese ben kaza falan atlatmazdım. Bütün suç onunken gelip beni suçluyor!

"Ulan kaç kere selektör yaptım, camdan bağırdım, korna çaldım, hiç mi duymadın?"

Her atlattığım kaza sonucunda diğer araçların şoförleri ebeme sövüp şoförlüğüme laf yaptıkları için bana seslenenlerden birinin Tahir olduğu aklıma gelmedi. Zaten o sıra kafam bin beş yüzdü afedersiniz.

Yalnız ben bir öpücükle böyle tuz gibi dağıldıysam... Demek ki sevişsek eyvah eyvah!

Tahir bir cevap bekler gibi bana bakarken omuz silkerek gereken cevabı verdim. Başını sertçe ve hızla sağa sola yatırıp kütletti. "Seninle işimiz var!" dedi ters ters. "Bu konuyu seninle ayrıca, şahsi olarak konuşacağız." dedikten sonra başıyla karşımda oturan Faik'i işaret etti. "Bu eleman kim? Niye senin masanda?"

Asıl sen niye bizim masamızdasın demek vardı da şimdi, neyse!

"Asıl siz kimsiniz beyefendi?" dedi Faik iç sesime tercümanlık yaparak. "Biz Gül ile oturuyorduk, birden destursuz geldiniz. Kimsiniz siz?"

Tahir benden cevap bekliyordu fakat Faik ona soru yöneltince başını ve delici bakışlarını Faik'e çevirdi. "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" diye sordu.

Bununkide soru yani! Adam zaten bilse siz kimsiniz diye sorar mıydı sanki?

"Hayır," dedi Faik kaşlarını çatıp oturduğu yerde dikleşirken. "Kimsiniz siz?"

Tahir iyice yayıldı sandalyeye. Araladığı bacaklarından biri bacağıma değdiğinde bile alev aldım ve hızla yangın çıkmasını önlemek için ayağımı çektim hemen. Kollarını göğsünde topladığında gömleğinin gerilen noktalarından kasları fırladı. "Niye söyleyeyim?" dedi gıcık bir tavırla.

Bu cevabı bana verse önce o öpülesi ağzını kırar, sonra öperdim. Belki yani.

Faik bu alaycılık karşısında iyice gerildi. Küçükken tırsak değilmiş gibi büyük bir özgüvenle, "Peki siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?" diye sordu. Öyle bir ciddiyetle söyledi ki bunu, sanırsınız cumhurbaşkanının oğlu!

Tahir duruşundan taviz vermeden başını sola doğru eğdi. "Niye öğreneyim ki?" dediğinde bu cevap karşısında Faik'in özgüveni bir balon misali fıs diye sönüverdi ama kalan iki fısa tutunup dik durmaya çalıştı.

"Bak birader-..." diye öne eğilen Faik aynı şekilde öne eğilen Tahir tarafından susturuldu.

"Asıl sen bak birader," dedi net, kararlı ve karanlık ses tonuyla. Peki ben ne mi yapıyordum? Geriye yaslanmış, ikisinin laf dalaşının arasında yürüttüğüm dondurmayı yiyerek ikisini izliyordum. Her zaman benim için kavga eden iki adam bulamazdım. Bulmuşken tadını çıkara çıkara, hakkını vererek izlemeliydim. "Az önce kim olduğumu sormuştun ya, burada, karşında oturan bu kadının," Başıyla beni işaret etti. Sahibiyim derse onu boğarak öldürürüm! "Her şeyiyim. Bu kadın da benim her şeyim." dedi altını kalın puntoyla, fosforlu kalemlerle çize çize. "Ve ben, benim olanlara göz koyanlardan hoşlanmam. Hoşlanmadığım şeylerin sonucu da kötü olur, üzülmeni istemem. Yeterince açık olabildiğimi düşünüyorum."

TAHİN İLE PEKMEZ (Düzenleniyor.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin