#Bölüm 15# "İşi Düştü Arıyor..."

14.6K 1.1K 299
                                    

Keyifli Okumalar.🤎

Gül'den;

"Görmeyeli bayağı büyümüşsün." dedi aslen Eskişehir'li olan fakat Trabzon'da felsefe öğretmenliği yapan, yirmi altı yaşındaki, müzmin bekar Faik.

Evet, lanet olası dondurmacıya gelmiş, annemin bana ayarladığı görücüyle görüşüyordum. Vallahi benim niyetim görüp gitmekti sadece. İnşallah Faik de aynı fikirdedir. Zira masaya oturduğumdan beri önüne en sevdiği köfte konmuş gibi bir suratla bakıyordu bana. Hayretler olsun ki bu defa küçükken yanından ayırmadığı köpeği yoktu.

Küçükken ne zaman annesi köfte yapsa ve Faik iştahla o köfteyi yiyecek olsa bahçedeki köpeğinizi kesmiş ablan, onun etinden yapmış annen köfteyi derdim. Faik'in yüzü bembeyaz olur, yiyemezdi o köfteyi. Onun önünden köftelerini alıp yerken o da köpeğim öldü diye ağlardı.

Köpeği de köpekti yani. Öyle kocaman bir şey değildi ama bacak kadar boyuyla bize kök söktürüyordu. Faik'in ablası Şükran ablanın şarj aletini, makyaj malzemelerini ve kitaplarını hep ısırıp mahvederdi. Bir keresinde Demir abimin ilk kez bana aldığı ayakkabılarımı parçalamıştı. O günden beri evlerine ayakkabıyla girerdim. İkimizi bir türlü sevmezdi o köpek. Fino köpekleri gibi küçücüktü. Bazen büyük köpekler ona hırladığında da bizim arkamıza saklanıp yardım beklerdi. Faik onun dışında diğer köpeklerden korktuğu için de o da köpeğiyle birlikte arkamıza saklanırdı. Bir keresinde yine böyle bir şey olduğunda köpeğini poposundan tutup ona hırlayan köpeğin önüne iteklemiştim. Tabii sonrasında köpeğin elimi ısırışı, benim köpeği kesip etini yemekle tehdit ederek bağırmama eşlik eden ağlayışlarım mahalleyi inletmişti. Sonrasında Demir abim beni zorla hastaneye götürüp kuduz aşısı yaptırmış ve elimi sardırmıştı.

Dondurucudan aldığım bir kase vanilya - kakao ve vişne karışımlı dondurmanın üç çeşidini de kaşığa sığdırmış ağzıma sokmaya çalışırken Faik'e bakmadım bile. Acaba dondurmayı yedikten sonra mı cevap versem yoksa öncesinde mi?

Bunu düşünürken kaşığı ağzıma sokmuştum bile. Buz gibi dondurma ağzımın içindeki sıcaklıkla erirken gözlerimi yumarak bu anın tadını çıkarttım. Beni buraya getirten sebep bu dondurmaydı.

Ah dondurmam, sana kavuşabilmek için buraya gelene kadar tam üç tane trafik kazası atlattım haberin var mı senin?

Tahin seni şap diye öptü ya, ondan kaza geçirdin, bilmiyoruz sanki dedi içimde zincirlere vurduğum şeytan kahkahalarla gülerken.

Evet ya, nasıl da öptü öyle şap diye! Benimsin öpücüğünü yapıştırmıştı dudaklarıma.

Gözlerim kapalı, ağzımın içinde dondurma, o alev ateş anı tekrar tuşuna alıp yine, yeni ve yeniden yaşarken bir elimle tuttuğum dondurma kutusunun önümden çekilmesiyle kendime geldim ve gözlerimi açtım hızla.

Tam karşımdaki Faik'e cırlayacakken yanımda dikilen kişiye döndüm ve kalakaldım. Tahir delici bakışlarla bana bakarken ceketini çıkarttı, sandalyesinin sırt kısmına astı ve hemen yanıma oturdu. "Hasta hasta dondurma mı yiyorsun gerçekten?" dedi ters ters. Beni hasta hasta öpmemiş gibi konuşuyordu bir de.

"Senin ne işin var burada?" dedim bende ters ters. Sanki beni hiç öpmemiş gibi.

"Tanışıyor musunuz?" diye sordu Faik. İkimizde ona bakmadık.

"Seni takip ettim." dedi çok rahat bir tavırla. Ela gözlerinde bela bir endişe ve öfke vardı. "İyi ki de etmişim. Sen ehliyetini kasaptan mı aldın? Buraya gelene kadar tam üç kez kaza atlattın! Bariyerlere çarpıyordun ulan!"

TAHİN İLE PEKMEZ (Düzenleniyor.)Where stories live. Discover now