14: trapped inside a nightmare III: Face to face, teeth to teeth, lip to lip

En başından başla
                                    

"Ancak Namjoon,"

Namjoon bir anda ciddileşti. Kaşlarımı çatıp tedirgince masadaki kaseye yaklaştım.

"Hemen heveslenmeyin lütfen. Hoseok Jeongguk hakkında pek iyi şeyler söylemedi."

Hemen lafa atladım. "Ne demek bu Abaddon?"

Derin bir nefes verdi. "Jeongguk'un vahşileştiğini, hırçınlaştığını söyledi. Orada tek başına kala kala kafayı yediğini düşünüyor. Onu ilk gördüğü günle sonuncusu arasında çok fark olduğunu söylüyor. Hoseok ilk seferinde gittiğinde Jeongguk ağlamış. Ancak Taehyung'a ait bir eşyayı aldığı anda, bağları sayesinde,"

"Çıldırmış," Yoongi hafifçe mırıldandı. Abaddon onu onayladı. "Uzun bir zaman onu hissedemedi ve bir anda hissetiğinde, çıldırdı. Bu çok tehlikeli Abaddon. Taehyung'la savaşacak değil mi? Her zamankinden daha gözü kara, daha güçlü olacaktır. Bir mendil bile onu bu kadar hırçınlaştırdıysa, Taehyung'u görmek onu deliye döndürecektir. Vahşi bir hayvan gibi,"

"Öyle. Ama Taehyung kimseyi istemiyor. Onunla tek başına yüzleşecekmiş."

Namjoon elini masaya vurdu. "Bu herif salak mı!Saçma ajitasyonları kesmesini söyle ona. Kendini de Jeongguk'u da tehlikeye atıyor. Oraya gittiğinde Jeongguk'la eşit güçte olacak. Güçlerini kullanamayacak. Bunları bilmiyor mu! Yanında gitmeliyiz Abaddon,"

"Bunu yapamayız, Taehyung'un izni olmadan yapamayız, üzgünüm. O kadar güçlü değiliz."

"Tanrı aşkına, doğru dürüst beslenmeden Jeongguk'la savaşamaz." Abaddon cevap vermedi. Namjoon ellerini kafasının iki yanına aldı. "Orada beraber ölecekler," Hafifçe fısıldadı. Hevesle kalktığım sandalyeye geri oturdum.Gözlerimi tek bir noktaya dikmiştim. Tam heveslenirken kaya gibi önümüze örülen duvar, her şeyi yerle bir etmişti. Ancak beklemekten başka çaremiz yoktu.

"Efendim lütfen izin verin. Sizinle geleyim."

Sözüme cevap almayı bırak, bakışlarıma karşılık bile alamıyordum. Çıplak üst bedenine geçirdiği gömleği iliklemeye koyuldu. "Hayır Hoseok. Onu oraya ben tıktım ve belli ki beni görmek istiyor. Ona her zaman istediğini verdim. Şimdi de vereceğim."

Üzerine aldığı kabanın yakasını düzeltti bir süre. Bu soğukkanlılığı her zaman başımıza bela olmuştu. Tahtında bir kralken kaç kere ölümden dönmüştü bu dikbaşlılıkla. "Bari geçidi açık bırakın. Uzun bir süre gelmezseniz gelip çocuğun icabına bakabilirim,"

Gözlerini ağır ağır üzerime dikti. Kirpiklerinin altından bakıyor, burnundan soluyordu. Söylediğim şeyin farkına vardığımda boğazımı temizledim. "Efendim,"

"Yeter, Hoseok. Ona kimse dokunmayacak,"

Başımı eğdim. Hemen yan sehpanın üzerinde salınan, ucunda zarif, siyah taş olan kolyeyi parmakları arasına aldı. Bir süre bakıp bana doğru uzattı. "Dönmezsem ne yapacağını biliyorsun." Bıkkın bir nefes verip kolyeyi ellerim arasına aldım.

Şöyle bir gerçek vardı ki Kim Taehyung konu bu çocuk oldukça duygusallaşıyordu.

Kapıdan yavaş adımlar eşliğinde çıktı. Her basıldığında kırılacak gibi çatırdayan tahta merdivenlerden; deri, sivri uçlu botlarıyla indi. Karanlık evin dış kapısını büyük bir gıcırtıyla açtı.

lilith's sin ⸸ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin