25. Bölüm "Kıskanç"

Magsimula sa umpisa
                                    

" Ya naptın sen? Toprak ben sana kendini yorma demedim mi Allah aşkına? Gel hadi bakalım bi."

" Ben hallerim. Hem biz konuşalım bi."

"Konuşuruz Toprak konuşuruz. Sen naptın da böyle oldu ya."

"Kavga ettim. Kimdi diye sorma çünkü suçlu olan benim. Sen öyle çıkıp gidince kendime kızdım. Yolda da saçma sapan şeyler için sinirlenip kavga ettim işte."

" Bunun hesabını daha sonra soracağım Toprak Bey. Hadi şimdi şuna bi bakalım."

Toprak'ın tüm itirazlarına rağmen Eylül bir elini tutmuş sürükleye sürükleye yukarı çıkarmıştı.

Kapıyı yengesi açmış Eylül'ün abartılı anlatımı ile Toprak bir odaya oturtulmuştu.
Şimdi herkes gözlerini Toprak'a dikmiş, Eylül'ün yardım çantasını getirmesini bekliyordu.

Eylül odaya girdiğinde Melih ve annesi kenara çekilmiş Eylül'e yol vermişti.
" B..ben hallederim Eylül."dedi Toprak utandığını belli edercesine.

Ne yani şimdi herkesin içine kazağını çıkartıp Eylül'ün pansuman yapmasını mı bekleyecekti? Sadece Eylül varken bile tuhaf hisseden Toprak...

" Oğlum Melih gel biz içeriye geçelim. Eylül halleder zaten. Biz de bir çay koyarız."dedi Aynur hanım. Toprak'ın utandığını anlayarak.

" Anne ne çayı ya. Dur bir yapsın şunu Eylül de, birlikte gideriz."dedi Melih abilik yanı ağır basarak.

" Yürü oğlum yürüüü. "
Aynur Hanım Melih'in koluna çimdik ata ata çıkarmıştı odadan.

Onlar odadan çıkar çıkmaz Toprak'a dikti Eylül gözlerini.
"Çıkar üstündekileri."
" Ne!" dedi Toprak gözlerini kocaman açarak.

"Üstünü diyorum çıkar. Pansuman yapacağım ya hani."

" Haa t..tamam o zaman."

Eylül Toprak'ın görmeyeceğinden emin olup sırıtmıştı. Hemen affedildiğini düşünmemeliydi.

Toprak derin bir soluk verip kapının da iyice kapalı olduğuna emin olarak kazağını çıkardı.
Eylül yine sanki acı çeken oymuş gibi kaşlarını çatarak baktı yarasına. Yine parmaklarını bir bebeğe dokunur gibi dokundurdu. Canının yanmasından korkarak...

Eylül her zamanki gibi işini yaparken Toprak'ın nabzı bir artıp bir azalıyordu.  Parmaklarının değdiği yerde bir sızı kalıyordu sanki.

Pansumanı bitirip malzemeleri toparladı.
Çantayı da yere koyup Toprak'ın yanına oturdu.

" Ee anlat. Şimdi konuşabiliriz."dedi Eylül soğuk tutmaya çalıştığı sesi ile.

" Bu halde mi?

" Ne varmış halinde?"

"Eylül çıplağım. Ciddi bişey konuşacağız şurada."

" O kazağı yeniden giymeyi düşünmüyorsun herhalde? Kanlı kanlı... Konuşalım da ben sana Melih'in kazaklarından getiririm."

Eylül'ün sözünü dinleyerek daha fazla uzatmadı.
" İyi peki sen bilirsin." dedi ve devam etti.
" Eylül benn..." Bir elini ensesine götürüp:
"Özür dilerim." dedi.

Sanki söyleyeceği sözleri etrafta bulmaya çalışır gibi bir süre gözlerini odada gezdirip nefes alarak devam etti.

" Evet ben sana bazı şeyleri söylemiyorum ama...ama bu sadece benimle alakalı birşey değil. Sana nereye gittiğimi, hangi göreve gittiğimi söyleyemem çünkü bu bana bağlı değil. Bunu gizlemem gerekiyor Eylül. Lütfen anla beni. Sadece ben değil benimle çalışan kim varsa hepsi öyle. Bunu sana daha önce söylemeliydim."

SINIR |Tamamlandı|Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon