Kısa bir bakışlarını ondan ayırıp küçük mekana bir göz gezdirdi. Sıcacık, soft renklerle düzenlenmiş bir mekandı. Bakışları istemsizce tekrar o adama kayınca ne kadar zıt diye düşündü. Ya da uyumlu mu demeliydi? Garip bir zıtlık ama aynı zamanda bir uyum vardı. Zeynep bir an bu adamın gireceği her ortama uyabileceğini düşündü. Düşüncelerinin saçmalığıyla kendi kendisine gülerken dudakları iki yana kıvrılmıştı ki aniden kendisinden tarafa dönen adam ile göz göze geldi.

Gülüşü yüzünde donup kalırken, nefes alamadı. Bakışları kaşlarını çatmış ona bakan adamda takılı kalırken ne yapacağını bilemedi. Ve asla yapmayacağı bir şey yaptı. Oturduğu yerden hızlıca kalkarken ona seslenen garsona aldırmadan mekandan çıktı. Hızlı adımları onu arabasına yönlendirirken titreyen elleriyle kapıyı açıp kendisini arabanın koltuğuna bıraktığında derin bir soluk aldı. Eli kalbinin üstüne giderken, derin bir soluk daha aldı.

"Ne yapıyorum ben?" diye mırıldandı eli hala kalbinin üzerindeyken. Yıllardır polisti, yıllardır sayısını unuttuğu kadar göreve çıkmış, takiplerde bulunmuştu ama ilk defa kaçmıştı. İlk defa yakalanmanın verdiği korkuyla ne yapacağını bilememişti.

İlk defa kalbi böylesine çarpıyordu..

Yanlış yapıyordu ve bu yanlışı düzeltmeliydi. Arabayı çalıştırıp hızla oradan uzaklaşırken karakola yöneldi. Gidip bu görevde yer almak istemediğini söyleyecekti. Çünkü Zeynep biliyordu. Kabul etmek istemese de ondan hoşlanıyordu. Aylar önce tesadüfen bir sahafcıya girdiğinde gördüğü bu adamdan daha o an hoşlanmıştı. O yüzden kalbi onu yanlış yönlere saptırmadan çekilmeli ve bu adamdan tamamen uzaklaşmalıydı.

Arabayı kırmızı ışıkta durdurduğun da arabaya yaklaşan çocuğu görünce bakışları neredeyse sonuna gelmek üzere olduğu kitaba kaydı ve onu eline alıp yanına yaklaşan çocuğa seslendi.

"Buraya gel delikanlı"

"Söyle abla, sileyim mi camlarını?"

"Hayır. Al bunu, senin olsun" derken açık camdan kitabı çocuğa uzattı.

"Abla ne yapayım ben kitabı be, vereceksen para ver" dediğin de Zeynep onun bu atarlı tavrına güldü.

"Neden, kitap oku işte"

"Aman abla sende. Camlarını sildireceksen sileyim"

Zeynep elinde ki kitabı tekrar koltuğun üzerine bırakırken, "Hadi sil bakalım" dedi. Birkaç dakika sonra tekrar trafiğe karıştığın da gideceği yol belliydi. Karakola gidecek ve müdürü ile konuşacaktı.

Bir şeylerin başlamadan bitmesi en iyisiydi.

....

Bir hafta...

Koskoca bir haftayı onun her adımını takip ederek geçirmişti. Kendisine yenik düşmüş görevden ayrılmayı başaramamıştı. Şimdi bir haftadır takip ettiği adamın nerelere gittiğini adı gibi biliyordu. Ve bu bir hafta içinde onun yanlış tek bir adımını görememişti. Çok normaldi, sanki herkes gibi...diye düşünmeden edemedi.

Daima gittiği kafeterya, sahafcı ve arada bir uğradığı spor merkezi. Sıradandı ve fazla normal. Zeynep onu çözemedi, tıpkı daha önce de beceremediği gibi. Her adımını, her tavrını rapor etse de tek bir şeyi raporlara yazmamıştı. Neden yazmadığını kendisi de bilmiyordu ama gittiği o kenar mahalle sahafcısını yazmamıştı. Bu yaptığı suçtu biliyordu ama yazamamıştı.

Şimdi adımları onu sahafa yönlendirirken onun köşeye park ettiği arabasına bir bakış atıp eski demir kapıya elini koyup itti. Kapının tepesinde ki ufak çan gürültüyle çaldı. Ve Zeynep duymaya alışık olduğu o sesi duydu.

CİHAD - Ara Verildi -Where stories live. Discover now