2. Bölüm...

11.1K 817 170
                                    


Bakışları ileride ki eve dalıp gitmişti. Yüksek duvarlar, demir parmaklıklar ardında evin sadece üst katını ve çatısını görebiliyordu. Dalgın bakışları bir süre kapının önünde ki iki adamda gezindi. Kısık bir nefesi ciğerlerine armağan ettikten sonra bakışları yan tarafta ki koltuğun üzerine bıraktığı kitaba kaydı. Uzanıp kitabı eline aldıktan sonra hızla sayfaları cevirdi ve ardından yerine geri bıraktı.

"Kimsin?" diye mırıldandı bir kez daha kendi kendine. "Kimsin Cihad? Nasıl bir adamsın sen?"

Bakışları tekrar izlediği eve kaydığında açılan bahçe kapısını gördü. Çok geçmeden görüş alanına oldukça lüks, siyah bir araba girince bunun ona ait olduğunu anladı. Arabayı çalıştırıp uzak sayılacak bir mesafeden peşine takıldı. Aslında onun peşinde adamlarıyla çıkmasını beklemişti ama yalnızdı. Akıp giden trafikte takip etti onu. Bir süre sonra duran arabayla birlikte kendisi de durdu. Ve arabadan inip biraz ileride ki ufak kafeye giren adamı izledi. Yapmaması gerektiğini bilse de kendine engel olamadı ve arabadan indi. Onu uzaktan izlemeli, yanına yaklaşıp dikkat çekmemeliydi ama yanına gitmek istemişti. Ne yaptığını merak etmişti.

Arabadan indiğinde adımları ona kafeye yöneltti. Küçük, aslında pek dikkat çekmeyecek bir kafeydi. Kapıyı itip içeri girdiğin de onu gördü. Bakışları sadece birkaç adım ötesinde ki adamda takılı kaldı. Elinde ki karton bardakla tezgaha yaslanmış, tezgahın arkasında ki yaşlı kadınla konuşuyordu. Yüzünde mükemmel bir gülümsemeyle...

Adımları olduğu yerde kalırken, titrek bir soluk aldı. Bakışlarını ondan çekemiyordu. Yüzünde ki gülümsemeye, rahat tavırlarına şaşkınlıkla baktı. Kimdi bu adam?

Ayakları zorla harekete geçerken, susturamadığı mantığı devreye girmişti bile. "Bu görevden çekil! Yapamayacaksın"

Eli saçlarına giderken, bakışlarını ondan zorlukla çekti ve ilerleyip köşede ki masalardan birine oturdu. Ama bakışları inatla ona kayıp duruyordu. Mantığı haklıydı, bu görevden çekilmeliydi. Hemen şimdi gidip yapamayacağını söylemeli ve belki de yıllık iznine ayrılmalıydı. Ama onu burada tutan bir şey vardı. Çok güçlü bir şey...

Tıpkı aylarca uzaktan uzağa bu adamı izlemesini sağlayan o güçlü çekim gibi...

Zeynep o an çok yanlış olduğunu bilsede kabullendi. Bu adamı tanımak istiyordu. Kimdi? Neydi? Nasıl biriydi? Bilmek istiyordu. Sadece bir mafya olduğunu düşünmüyordu.

"Hanımefendi?" duyduğu sesle birlikte irkilip bakışlarını kaldırdı ve yanına gelen genç çocuğa baktı.

"Evet"

"Sipariş verecek misiniz?"

"Aaa, evet. Ben şekersiz bir Türk kahvesi alabilirim"

"Tabi"

Giden adamın ardından bakışları tekrar ona kaydı. Hala yaslandığı tezgahta rahat bir tavırla kahvesini içip, yaşlı bir çift ile sohbet ediyordu. Zeynep merak etti. Onu böyle gülümseten ne konuşuyordu? Ellerini masanın üzerine çıkartıp birbirine kenetlerken onu izlemeye devam etti. Saçmaydı... Bunu yapmamalıydı. İşi gereği sadece uzaktan takip etmeli ve onun rutinini öğrenmeliydi.

Ama yıllardır ilk kez mesleki kurallarını ihlal ediyordu. İlk kez standartlarının dışına taşıyordu. En başta bu adamı daha önceden tanıdığını söylememişti. Gerçi tanımıyordu da sadece onu bir sahafcı da görmüştü. Ama nedense bunu söylememiş, kendine saklamak istemişti. Şimdi de yakalanmasına yetecek bir şekilde onu yakından izliyordu. Bu koca bir hataydı. Zeynep'in yaptığı koca bir hataydı. Yirmi altı yıllık ömründe kendi keskin kurallarını çiğnediği ilk seferiydi belki de.

CİHAD - Ara Verildi -Where stories live. Discover now