I- "Geçmişin Pençe İzi"

Start from the beginning
                                    

Henüz daha taze olduğum meslekte ilk kez karşılaştığım bu vaka, bana ne yapmam gerektiğini sorgulatırken gözlerim muhtemelen kızın ağabeyi olan adama kaydı. İkisi de sessizdi. Ta ki beni çileden çıkaran şu soruya kadar.

"Ne zaman çıkabiliriz hastaneden?" esmer çehrenin dudaklarından dökülen bu ifadeyle bakışlarıma sinir dokundu.

Ne zaman çıkarabiliriz mi?

"Ben sana kardeşin kendini öldürmek istemiş diyorum. Senin merak ettiğin bu mu? Babası nerede bu kızın?" derken sesim az öncenin aksine daha sertti, annesine döndüm. "Eşin nerede?"

Kadın gözlerini oğluna çevirdi kısa bir an. "Ben annesi değilim." dediğinde kaşlarım tamamen havalandı.

"Ne demek annesi değilim? Annesi babası nerede bu kızın? Siz kimsiniz?" art arda sorduğum sorularla yüzünde bir telaş dolaştı kadının. Tehlike çanları beklenmedik anda çaldı. Ne oluyordu burada?

Oğluna, ki oğlu mu bilmiyorum, baktı. Adam ters bakışlarıyla beni süzerken "Doktor," dedi tuhaf bir sesle. Sonra ekledi. "Hanım. Biz evin çalışanlarıyız. Ailesi şehir dışında. Ailesi yokken yapmış ne yapacaksa nerden bilelim niye yaptı. Annesi babası yolda."

Olay gittikçe garipleşti, şüphe gittikçe arttı. Kesilen bilek olmasaydı bu ikili gözümde şüpheli bir konuma bile düşerdi. Aklıma gelen tek şey Serdar hocaya gitmekti. Normal olmayan bir şeyler vardı. Bir şeyler dönüyordu.

"Hastayı yormayın. Uyandırmaya çalışmayın. Ara ara hemşire ya da ben kontrole geleceğiz. Çıkış için de bu kadar acele etmeyin. Daha psikiyatriden görülmedi. Ayrıca polisin sizinle ve kızın ailesiyle konuşacakları olacaktır." bir süre boş boş bakıştık, nedensizce bir tepki bekledim.

Daha fazla yanlarında durmayıp seri adımlarla uzaklaşırken koridorun sonunda danışmanın önünde durdum "Serdar hocanın nereye gittiğini gördün mü?" dediğimde ileriyi gösterdi.

"Kırmızı bölgede, çıktıysa görmedim ama." diye yanıt verirken gülümseyip başımı salladım. Acile gelen en ağır vakaların olduğu alana girerken gözümle etrafı tarıyordum.

Bir hastanın başında durmuş, benim gibi pratisyen hekimin yaptığı müdahaleyi izliyordu. Acil bu saatlerde sakindi. En azından kırmızı alan sakindi. Çünkü genelde kazaların geldiği yerin yoğunluğu gece geç saatlerde olurdu.

"Hocam," diyerek ileriye doğru seslendiğimde birkaç bakış bana yöneldi. Serdar hoca, Doktor Hüseyin'e başını sallarken "Bu şekilde devam et. Ben gelmeden hasta taburcu edilmesin." diyerek aldığı onaydan sonra bana doğru ilerlemeye başladı. Bana varmadan "Hocam Zeliha Karadere, intihar vakas-"o an kolumdan öyle büyük bir hızla tuttu ki aniden irkilerek geri çekilmeye çalıştım. Ani temas beraberinde öfkeli de olunca ne söylediğimi, yanlış bir şey mi söylediğimi düşünmemek elde değildi. Öyle bir üstüme gelindi ki sanki  ortak bir cinayetimiz vardı da açık ediyordum.

Boğazını temizleyerek ileriyi gösterdi. Kırmızı bölgeden çıkıp hastaların olduğu yerden az da olsa uzaklaştıktan sonra "Efsun," dedi sert bir şekilde. "Biraz daha yüksek sesle konuşmaya devam edecek misin?" derken bir haftadır ilk defa bu kadar gergin davranıyordu.

Serdar hoca acilden sorumlu uzman doktordu. Genel olarak bütün acilin kontrolü onda, son sözün daima sahibiydi. Ama çok daha kritik anlarda bile böyle bir çıkış görmemiştim.

"Pardon hocam," dedim gerginliğini görmezden gelip. Üstünde durmam gereken nokta bu değildi.
"Zeliha Karadere'yi getirenler ailesi değil. Ailesinin çalışanları. Kızı ne zaman hastaneden çıkaracaklarının peşindeler. Bu işte bir gariplik yok mu? Kız ailesi yokken intihar ediyor, ailesinin haberi var ve yoldalar sözde. Saçma sapan tavırda kızı getirenler. Bakın size de ailesi diye tanıtmışlar kendilerini. Ba-"

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKWhere stories live. Discover now