LIV- "Geçmişin Geçmeyenleri"

55.7K 4.9K 3.2K
                                    

'Ayrılık değil kavuşma getirir belki. Öyle demiştim. Bazı verilen sözler unutulmaz, hatırlatacak kuşlar varsa eğer.'
-Yunus.

Zihin sindiremediği şeyi kabullenmezdi. İsme bakıyor, anı hatırlıyor, elimdeki telefonun ekranına gözüken yabancı numaranın kime ait olduğunu düşünsem bulabileceğimi biliyordum ama değildir, bu kadarı değildir boşluğuyla telefonu açıp ağır hareketlerle kulağıma ulaştırdım.

"Efsun..."

Tanıdık gelmedi. Başka bir anın içinde olsam kim olduğu hakkında zerre fikrim olmazdı. Sessizce durdum bir an. Elimdeki not parmaklarım arasında buruşmak üzereydi.

"Kimsiniz?"

Aynı sessizlik onun için başladı bu kez. Nottaki isime daha fazla bakmak istemedim. Bende yaşanan sindirme sorunu belki de onda da boy gösterdi. Cevabı biraz gecikti.

"Tanımadın mı?" dedi. Sesinden hiçbir duyguyu seçmedim. Bunun için çabalamadım. Bu çiçekler elimde değillermiş gibi davrandım. Bu notu okumasam hiçbir tahminim olmayacaktı zira.

"Hayır, tanıyamadım. Kimsiniz?"

Kurumuş dudaklarımı yaladım, olduğum yerde hareket etmiyordum. Sessizce bekliyordum. Sorularımızın arasına saniyeler giriyordu, cevap öyle geliyordu.

"Efsun benim," dedi. "Yunus. Elinde gönderdiğim laleler olduğunu biliyorum, notu okuduğunu da biliyorum."

Bu tutukluğun süreceğini sansam da telefon omzumla kulağım arasına sıkıştı, notu altı parçaya böldüm.

"Dönmüşsün evine, kuşlar söyl..."

"Peki o kuşlar evime, yanımda eşimle döndüğümü söylemedi mi?"

Hangi kuşlardı bunlar ya? Sanki görebilecekmişim gibi etrafa baktım ve gözüm istemsizce karşı kapıda durdu.

"Kuşlarmış, ne kuşları!?" Sesime hiddet yanaştı. "Seneler önce aramızda geçen aptal ergence bir sözü mü aklında tuttun sahiden?" Etrafımda bir tam tur döndüm ve çöp aradım. Yoktu. Hızlı adımlarla mutfağa ulaştım yaş mama kutusunun olduğu büyük çöp torbasına attım elimdekileri.

"Efsun yapma." dedi hayret verici bir şekilde. "Evlenmediğini biliyor..."

"Sen şaka mısın?" diye çıkıştım. Ellerim titredi. "O kuşlara sor, ben sana evliliğimi kanıtlayacak değilim. Ama on sekiz yaşında aklı bir karış havada genç bir kız değil konuştuğun kişi, yirmi beş yaşında evli bir kadınım. On sekiz yaşında verilmiş abuk subuk sözlerin vadesi çoktan doldu. Ve inan bu laleler ne eşimin hoşuna giderdi ne de benim hoşuma gitti."

Poşetin ağzını bağladım çıkış kapısına doğru tekrar ilerledim. "Notunu yırttım, çiçekleri de çöpe attım. Lütfen sen de numaramı sil ve bir daha bana ulaşma. Evliyim ben. Ki olmasam da tavrım zerre değişmeyecekti. Ve o kuşlara söyle, benim evimin etrafından gitsinler. İyi akşamlar." Ona söz hakkı vermeden telefonuma şiddet uygulaya uygulaya sonlandırdım aramayı. Ayağıma geçirdiğim şeyin Fetih'in spor ayakkabısı olduğunu bilmeden kapıyı örtüp elimdeki torbayla asansöre ilerledim.

Ellerim artık her tedirginlik anında titreyen ilk uzvumdu. Ne zaman düzelecekti bilmiyordum ama titriyordu. Ayağımda Fetih'in bana en az 8 9 numara büyük ayakkabısıyla indim aşağıya ve kapıyı açıp apartman önündeki büyük çöp kovasına attım elimdeki torbayı.

Anahtar.

Anahtarı almayı unuttum.

Elimi bıkkınlıkla alnıma bastırırken üzerimde gecelik ve ona ait ceketi, altımda Fetih'in spor ayakkabısı, saçlarım karman çorbanken kalakaldım kapının önünde. Hava da soğuktu biraz, bacaklarım üşümüştü bile. Belki de dakika ve dakikalar bile geçti. Bir tur elim alnımdayken volta bile attım.

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin