I- "Geçmişin Pençe İzi"

Start from the beginning
                                    

Dudaklarını vay dercesine sarkıttı. "Kızım sen bitmişsin ya," dedi gülerek.
"Anan ağlamış gelmiş burada eğlenceliydi diyorsun. Ama bak ilk haftalar genelde ağlanarak geçer. İntörnken tamam yine tutuyorsun nöbet ama içtiğin süt burnundan gelmiyor bu kadar. Alışıyorsun, daha on gün oldu geleli başlayalı mesleğe ama yok senin ağlamaların, üstelik şehre de alıştın.  Ama bence ben TUS çalışacağım diyerek istifa edeceksin yakında. İzmir güzeli sana gelmez böyle yerler."

Bozulmuş bir ifadeyle ona baktım. Kızıl saçlarımı geriye doğru atarken "Ayıp ediyorsunuz ama herkes aynı şeyi söylüyor," diye direkt serzenişe geçtim.

Bu cümleyi kaçıncı duyuşumdu?

"Mecburi bitmeden TUS düşünmüyorum. Bilgim kadar pratiğimde olsun. Sonra Tus olur. Hem ben çok sevdim Urfa'yı."

Bir hafta da Urfa Gençlik Kolları başkanı mı olmuştum ben, sağa sola Urfa savunuculuğu yapıyordum resmen?!

"Şu dizilerde o kadar berbat gösteriyorlar ki buraları. İnsanın gelmeden önce gözü korkuyor. Halbuki insanları harika. Gerçekten herkeste ciddi bir saygı var. Tamam ülkede genel olarak beyaz önlüğe kısmi bir saygı var ama Doğu ve Güneydoğu'da bu daha fazla. Ben ikna oldum buna. Çocuğuna bakıyorum diye anne baba bin kere Allah razı olsun diyor. Bir de çok tatlılar hepsi karnımın aç olduğunu düşünüyor, akşam yemeğine çağırıyor. İki kere baktığım hastanın yemek getirdiği bile var. Bir de başka şehirden geldiğimi öğrenince daha fazla emanet gözüyle bakıyorlar. Yemekleri ayrı kendisi apayrı güzel. Daha tam gezemedim ama olsun. Gerçekten diziler şaka gibi." Evet ben Urfa'ya atandıktan sonraki bir hafta boyunca Urfa'yı o dizilerde izleyip kendimi depresyona sokmuştum. Evet yapmıştım bunu.

"Urfa'lı olsam komedi diye izlerdim hepsini. Kadına verilen değer falan çok farklı. Ben de şey sanıyordum, herkes kız çocuğunu dövüp zorla evlendiriyor. Ne kadar korktum biliyor musun onları izlediğimde? Ama işler farklı. Karadeniz'e atanan arkadaşlarım var onlar şikayetçi asıl. Havasına alışamadık diye, Urfa çok iyi. Vallahi şanslıyız."

Geldiğimden beri arayıp soran arkadaşlarıma anlattıklarımı bir tur da Zafer'e geçtim. Hatta böyle her bir tarafa yazasım vardı. Kendi ülkemizde kendi kültürümüzün parçasına, insanına yaptığımız büyük haksızlıktı.

Dikkatle beni dinlerken sigarasını yarılamıştı. Dumanı benim tarafıma üflememeye dikkat ediyordu. "Diziler tabi ki abartı. Benim de anne tarafı Karadeniz'li. Şive falan yok şu televizyondakiler gibi mesela. Televizyona ne bakıyorsun? Biri on yapıp eskiyi de hala var gibi anlatıyorlar. Ama yine de şu töredir aşirettir var o tarz kavramlar hala." İstemediğim cümle dibimde bitti. "Sadece eskisi kadar değil. Bak gözün korksun diye söylemiyorum ama kaç kez silahlı olay oldu burada. Şu mafyatik tipler falan. Çok aksiyon dolu dakikalar yaşadığımız var, başta korkuyor insan ama sonra alışıyorsun. Sonra sağda solda hava basıyorsun aşiret ağasına baktım diye. Hatta bir kere biri şey göndermişti taburcu edildikten sonra; bir tepsi kadayıf! İyi adamlar ya pisine gelmezsen. Kaç sezon mafya dizisi izledim yine o kadar onurlanıp yükselmedim. Düşünsene Efsun, aşiret ağası sana kadayıf gönderiyor."

O kadar gururluydu ki... O kadar olurdu en fazla.
Söylediği şeye kıkırdarken onu dinlemeye devam ettim. Dakikalar da aktı gitti. Kahvenin kısa sürede dibini görürken yüzümü elime yasladım. Gözlerim ağrıyordu. Uykum vardı ama nasıl bir yerden sonra fazla açlık hissedilmemeye başlıyorsa bu da öyleydi. Şu an uykumun geldiğini hissedemiyordum.

Kısa bir an spontane şekilde aramızda sessizlik oluştu. İnsanların koşuşturması, çocukların ağlayışı, annelerin isyanını Zafer'in yüzüne bakıp dinlerken o karşıya bakıp sigarasını içiyordu. Tek nefeslik ömrü kalan sigarayı tereddütsüzce bir izmarite dönüştürdü ve yerinden tamamen kalkmadan yan taraftaki çöpe attı.

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKWhere stories live. Discover now