I- "Geçmişin Pençe İzi"

En başından başla
                                    

Diğer eliyle önlüğümün cebine bir şey sıkıştırdı. "Yanlış anlaşılmak istemem." Dedi munzurluğundan kurtulmayıp.  "Numaram sizde kalsın. Ne olur ne olmaz. Her sıkıntıda arayabilirsiniz. İkimizde buraya ülkeye hizmet için geldik. Aynı yolun yolcusuyuz." dedikten hemen sonra kendisi açtı perdeyi ve sarı alandan seri adımlarla çıktığında elim önlüğümün cebine gitti.

Beyaz kağıda yazdığı numaraya göz ucuyla bakıp cebime geri sıkıştırırken fazlalık bir şey bırakmadığıma emin olduğum yerden çıktım.

"Efsun!" adımı duyuşumla arkama dönerken benden yedi ay önce göreve başlamış iş arkadaşım Zafer'in yüzüne baktım. "Molaya mı?" dediğinde elindeki kahveye baktım.

"Kahveni vereceksen, evet."

Güldü ve bana uzattı. "Ben de sigara içecektim zaten. Rahatsız olur musun?" diye sorarken başımı hayır der gibi salladım. Sıra bekleyen hastaların arasından çıkarken hastanenin çıkış kapısına vardık ve çıktığımız gibi ciğerlerim çok uzun süredir nefessiz kalmış gibi derince bir nefes aldım. Anlamsız şekilde içim daralıyordu.

Sağ taraftaki bankı gösterirken bana, konuşmadan oraya ilerledik. Artık etkisini kaybettiğini hissettiğim ama içmekten vazgeçmediğim kahveden bir yudum alırken aynı bankta yan yana oturduk. Gözüm karşıda sabah kediler yesin diye döktüğüm mama bölgesindeydi. Eğer kalmadıysa hazır moladayken biraz daha dökebilirdim ama henüz yarısı duruyordu.

Sigara paketini bana uzatırken başımı iki yana salladım. "Kullanmıyordun doğru." derken tek bacağımı tamamen banka koyup ona döndüm. "Bırakmıştım. Kedilerin rızkını sigaraya yatırdığımı fark edince dedim ki Efsun ne yapıyorsun sen! Bence sen de böyle mantıklı ve yeterli bir sebep bul."

Güldü. "Baba zengin kızım benim! Yetmez bana böyle sebepler."

Uykusuzluktan batan gözlerimi ovuştururken kıkırdadım. "Kaçta çıkacaksın? Nasıl geçti dün geceki nöbet?"

Sorularıyla bütün dikkatimi ona yönlendirirken bileğimdeki saate baktım.

"Blok nöbetteyim. Ev taşımayla uğraşıyorum hala, o yüzden ardı ardına iki boş günüm olsun diye arkadaşlardan biriyle nöbet değiştirdik. Yarın çıkacağım hastaneden. Dünkü nöbet," derken bir an duraksadım aklıma gelen görüntülerle başımı iki yana salladım. "Patladı senin deyişinle.  Dolu dolu geçti. Hatta zaman zaman komik bile desem yeridir."

Ve o beni şu an bile güldürebilecek cümlelerden biri geldi aklıma.

'Bacım bak hele, sen yetkili birine benziyorsun sanki.'

Her şeye rağmen yanan ayak tabanlarım emin misin der gibi sızladı. Eğlence anlayışım ne kadar da çabuk değişmişti öyle...

"Neyi eğlenceliydi tam olarak manyak?" diye sordu her şeyden bir haber şekilde. Beyaz çabuk renk değiştiren bir teni, ela gözleri vardı. İlk gördüğümde direkt dikkatimi çeken ve burnun estetik mi diye sormama sebep olacak kadar düzgün bir buruna sahipti. Saçlarını bir haftadır gördüğüm gibi fazlaca dağınık bırakıyordu. Bu daima kötü durmasa da bazen o kadar garip şekillere giriyordu ki dayanamayıp gülüyordum.

"Saat bir gibi ortam sessizleşti. Yani dedik tamam bu saatten sonra sakin geçer. Ya da bilmiyorum bir tek ben demişimdir belki. Dedim gideyim iki saat kıvrılıp uyuyayım. Bir sorun olursa uyandırırlar beni. Başımı koydum odadaki koltuğa bam Sevda hemşire! Doktor Hanım otobüsle hasta geliyor dedi. Kaza falan oldu sandım. Neyse biz üç dört kişi kapının önündeyiz. Ciddi ciddi dolmuş gibi bir şey geldi. Sonra içeriden resmen sürü çıktı. Kadınlar, kadınların kucağında bebek bir taraftan eteklerine tutunmuş çocuklar. Ödüm koptu. Yara falan da yok. Hepsi yataktan alınıp gelinmiş gibi. Böyle fark etmeden geri geri giderken hemşireler yakaladı kolumdan. Meğerse bir köyün çocuklarının tamamı hasta olmuş. Köy küçük bir yer, çocuklarda aynı yerden yiyip içiyorlar. O ona, bu buna derken zaten küçük yer hepsi hasta olmuş. Bir sürü hasta baktık. Anneleri sadece çocukları düşünse de onlara da bulaşmış. Üst solunum yolu enfeksiyonu mu dersin, faranjit mi dersin, grip mi dersin. Hepsi nasıl öksürüp ağlıyor bebeklerin. Köyün muhtarı da fark edince durumu ayarlamış bir araç gece hepsini uyandırıp getirmiş. Aşırı ironik anlar yaşandı ama bir ara boş bulunup gülmeye başladım. Sinirler falan bile gerildi. Sabaha doğru hepsi yavaştan taburcu oldu. Aşırı yorucuydu. Başım patlıyor ama hallettik yani. Kontrolü sağladım. Hoşuma gitti."

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin