15. Bölüm~Bocalıyorum

Start from the beginning
                                    

"Müzik açmayacak mısın?" Kafamı, yasladığım camdan kaldırarak ona doğru baktım. "Yani hep açıyorsun ya o yüzden demiştim," diyerek direksiyonu sağ tarafa kırdı. "Kafam çok karışık,"dedim. Derin bir nefes alarak "Kafamı toparlamaya çalışıyorum,"deyip aldığım nefesi sesli bir şekilde dışarıya verdim.

Abim ve Yaşar Bey'in arasında ne olmuştu. Enes neden bana bu kadar iyi ve şefkatli davranıyordu? Hep sorular, sorular... Keşke bir cinim olsaydı. Beynimi meşgul eden her şeyi bir hareketi ile siliverseydi.

"İstanbul'u hiç gezmedin daha değil mi?" Birden bunu sorunca şaşırıp kaldım. Buraya geldiğimden beri bunu düşünmüş, bir türlü hayata geçirememiştim. Aklımda aralara sıkışmış bu düşünceyi gün yüzüne çıkartmıştı. "Hayır,"dedim. "Dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra "Pekâlâ, bugün tatil, seni gezdirebilirim. İster misin?" dedi. Karnımda balıklar fink atarken aklıma gelen isimle hepsi yerine sindi. "Bugün Mine ile görüşmeyecek misin?"dedim. Kaşları hafifçe çatıldı. "Bunu nereden çıkarttın?"diyerek gözlerini bir anlığına bana çevirdi. "Hiç sadece..." sözüme devam etmeden duraksadım. Her gün yanına gidiyorsun dersem onu kıskandığımı anlardı. Bunun yerine susmayı tercih ettim.

Bir süre sessizce bekledikten sonra "Tamam,"dedim. İstanbul'u onunla gezebilir ve aklımı birazcık olsun meşgul eden şeylerden arındırabilirdim. "Önce eve gitmemiz gerek," dedi. Şaşkın şaşkın bakarak "Neden?" diyebildim. "Bu kıyafetle donarsın," dedi. Biraz utanmıştım. Cevap vermek yerine yine susmayı tercih ettim.

Eve geldiğimizde hızla üzerimi değiştirip sabah giyip çıkarttığım kıyafetlerimi giydim. Aşağıya inmeden önce telefonumdan annemi aramıştım. Merak tüm bedenimi sararken biraz olsun kurtulmak umuduyla telefona sarılmıştım.

Annemin hiçbir şeyden haberi olmadığı belliydi. Masum çıkan sesi ona güvenmemi sağlamıştı. Hayal kırıklığı ile "Peki anne sonra görüşürüz," dedim telefonu kapatırken.

Aşağıya indim. Üzerindeki kabanı çıkartmamış beni bekliyordu. Gözleri beni bulunca harekete geçip kapıya doğru yöneldi. Ayağıma hafif dolgu topuklu botları geçirdim. Bu sefer arabaya doğru sağlam adımlarla yürüyebildim.

"Marmara denizini hiç bu kadar yakından görmemiştim," dedim gözlerimi büyüterek. Sahildeki taşların üzeri karlıydı. Dalgalar henüz karlara ulaşamamıştı. Öte yandan sırayla dizilmiş tekneler hafifçe sallanıyorlardı. İçimi çocuksu bir heyecan bürümüştü. Denizin sonsuzluğu nedense gözümü korkutmuyordu aksine kalbim içimde patlayacakmışçasına heyecan ile doluyordu. Bir ara heyecanıma nasıl bir tepki verdiğini merak edip yüzüne baktım. Gülümsüyordu.

Tatil dolayısıyla çoğu yer kapalıydı. Yine de sokaklarda gezmek bile benim heyecanlanmama sebep olmuştu. Şimdi başka bir sokakta geziyorduk. Soğuktan dolayı ellerimi kabanımın ceplerine sokmuştum. Etrafta birçok insan vardı. Seyyar satıcıların sesleri kulaklarımı dolduruyordu. "Beğendin mi?"diyerek dikkatimi kendisinde toplamamı sağlamıştı. Olumlu anlamda kafamı salladım. Cidden beğenmiştim çünkü. Henüz İstanbul'un yüzde beşini bile gezmemişken böylesine mest olmuştum. Aklımı meşgul eden sorular sanki uçmuştu.

"Gel burada kahve ilçelim," diyerek beni kolumdan tutup içeriye doğru sürükledi. Ani hareketi karşısında şaşırıp kalmıştım. Kahve kokusu burnumu doldurdu. İçerisi eski Türk evlerine benzetilmişti. Bakırdan yapılan eşyalar bir yer sofrasına konmuştu. İlerledikçe daha farklı şeyler karşıma çıkıyordu. En sonunda birçok insanın oturduğu kafe gibi bir yere çıktık. Oturduğumuz yere başörtüsünü çelme olarak takmış tatlı bir bayan yanımıza geldi. "Kahveleriniz nasıl olsun?"dedi tüm güzel gülümsemesi ile. Önüne taktığı kırmızı önlük ona ayrı bir hava katmıştı.

"Şekerli,"dedim. Enes ise "Orta şekerli, " dedi. Bana dönüp baktı. "Kafan biraz olsun rahatladı mı?" Son zamanlarda bana böyle davranması hoşuma gitmiyor değildi. Yine de buna bir açıklık getirip, sağlam bir nedene tutunmak zorundaydım. O gece olanları hatırlayıp hatırlamadığını, ilk adım derken neyi kast ettiğini sormanın tam sırasıydı. "Bir şey soracağım." Kaşlarını hafifçe kaldırdıktan sonra "Sor,"dedi. Heyecan duygusu kalbimde yer edinmişken korkuda ona misafir olmuştu. Duyacaklarım canımı acıtabilirdi belki de ama kafamdaki her sorudan bir bir kurtulmak istiyordum.

"O gece olanları hatırlıyor musun?" Bakışları merakla üzerimde gezindikten sonra kafasını hafifçe yana çevirdi. "Dün de aynı soruyu sordun." Sağ elinin parmakları masanın üstünde ritim tutuyordu. "Tam olarak neyden bahsettiğini bilmiyorum," dedi. Korku misafirliği bırakıp kalbimde ev sahipliğine yükselmişti. "Sarhoş olduğun gece..."

Ritim tutan parmakları aniden durdu ve birkaç saniye yüzüme donukça baktı. Ardından gözlerini kaçırdı. Gözlerini kısarak yan tarafa baktıktan sonra kafasını bana doğru geri çevirdi. "Aslına bakarsan..." Kırmızı önlüklü teyze araya girdi. "Kahveleriniz..." diyerek kahveleri önümüze koydu. Fincan altlığının yanına biri bitter diğer sütlü olmak üzere iki tane çikolata koymuştu. "Teşekkürler," dedim kafamı hafifçe eğerek. Bize gülümsedikten sonra yanımızdan uzaklaştı.

Enes'in devam etmesini beklememe rağmen susup korku sınırlarımı daha da yükseltmişti. "Aslına bakarsan ne?" diyerek arsızlık yaptım. Gözlerini kahvesinden alıp benim gözlerimle buluşturdu. "Hatırlıyorum," dedi bir çırpıda. Kalbimin hızına artık yetişemiyordum. Bu cevabı karşında karnımın içindeki balıklar tekrar harekete geçti. Ne diyeceğimi bilemez halde ona bakıyordum. "Hatırlıyorum evet," dedi tüm utangaç sesini kullanarak. "Sarhoştum ve..." durdu. Kalbim söyleyeceği şeyi merakla bekliyordu.

Uzun bir süre devam etmesini beklediğim halde devam etmemişti. "Ve ne?"dedim, kalbimin gümbürtüsüne ters düşen bir soğuklukla. Gözlerini gözlerime dikti. Bu cesaretim karşında şaşkına dönmüştü. Kahvelerimizden bir yudum dahi almamıştık. Üstündeki köpüğü yavaş yavaş kayboluyordu. "Bocalıyorum Zeynep,"dedi. Kaşlarım söylediği şeyi anlamlandıramayarak havaya kalktı. Kalbim daha istediğini alamamıştı. Oturup heyecan ile dudaklarının arasından çıkacak kelimeleri bekliyordu. "Aniden beni öpüyorsun, aniden sarılıyorsun ve öyle..." Konuşup konuşup duraklamasından dolayı geçen dakikalar kahvelerimizi soğutmuştu. "Öyle bakıyorsun işte,"dedi ve kahve tabağında duran çikolatalardan sütlü olanı ağzına attı. "Hangi erkek bu davranışlarından sonra bocalamaz ki?" diye devam etti, ağzındaki çikolatayı yuttuktan sonra. "Bu kişi öğretmenin bile olsa..."

BELAGATWhere stories live. Discover now