36. Bölüm

74 13 0
                                    

Merhaba Arkadaşlar. İyi okumalar.

..........

AYAZDAN

En sonunda jack bana yapıştı ve bıçak sesi batma gibi ses duyuldu.
İlerden çağlagilin ayaz diye bağırışını duydum. Su kandan dolayı bulanıklaşmıştı.

Birden jack üstümden yere düştü. Jacke bakınca kalbinde bir bıçak olduğunu gördüm. Demek kişi bana saplanmamıştı.

ÇAĞLADAN
Ayazın üstünde jacki gördüm. Su kandan dolayı bulanıklaşmıştı. Ah hayır ayaz bıçaklanma kültür demi diyip ayaz diye bağırdım. Ayaz bana baktı. Onlara doğru yüzdük. Ayazın üstünde kişi jack yere düştü. Düşmesiyle şok yaşadım. Jackin kalbinde bıçak vardı.

Ayaz hemen jackden kareyi alıp yüzmeye başladı. Birlikte yukarı çıktık. Dereden çıkınca ekingil kareleri birleştirdi. Karenin bir tek dördüncü karesi eksikti.
Kareyi kaldırdılar.
Ekingilin ikili olan parçaları yok oldu ve üç karenin birleştiği değil üç tane oldu ve ekingil teker teker aldı.
Gerçekten güzel bir duyguydu. Son bir kare kalmıştı ve onuda ekin kısa zamanda almaya çalışacaktı.
Derenin kar yağan bölümüne geçtik ve ilerlemeye başladık. Gece çökünce çadırı açtık. Tam çadıra gidecektik kişi ekinin karnına bir okumalar attılar. Hemen ekinin yanına gittim. Ekini çadıra soktuktan sonra dışarı çıktım etrafa bakarken ayazın gelip benim önüme geçti. Daha ne olduğunu anlamadan ayazında omzundan vurulan oku gördüm. İkisini de içeri soktuktan sonra kanı durdurmaya çalıştık. Sonra ekin çantayı istedi. Çantayı verince içinden suyu çıkardı. Karnına döktü. Suyu bitmişti ama kanaması durmuştu ve yara kapanmıştı. Ayaz da kendi suyunu döktü. İkisi de iyileşsede suları bitmişti bir ben ve selinin kalmıştı.
Hepimiz ayağa kalktık. Buradan gitmemiz lazımdı çünkü artık burası güvenli değildi.
Hepimiz birlikte çadırı en kısa zamanda toplayıp yürümeye başladık.
İlerledik ilerledik ama bir şeyle karşılaşmadık. En sonunda bir mağarayla karşılaştık. Mağaraya girdik. Mağara baya uzundu. Mağarada ilerlemeye devam ediyorduk ama hala sonuna ulaşamadık.
En sonunda raylarla karşılaştık. Demek ki önceden tren buradan geçiyordu yada burası bir madendi.
Eski olduğu çok belliydi. Burası artık kullanılmadığı da belliydi.
Tren rayını takip ettikten sonra karşımıza bir vagon çıktı. Aslında vagon denilemez çünkü çok küçüktü ve üstü yarıdan açıktı.
Hepimiz ona bindik. Vagon birden o kadar hızlı gidiyorduk kişi durmuyordu. Biraz daha ilerleyince rayın devamı olmadığını gördük. Ray yarıdan kırılmıştı. Ortasında boşluktu. Vagonun frenini çektik ama sıkışmıştı. En sonunda hepimiz birlikte tuttuk.
Tutmamızla kırılması da bir oldu.
Ah şimdi bittik.
Birden tayin sonuna gidiyorduk ki duvardan çıkan taş el vagonu durdurdu. Taş el derken gerçekten duvar canlanıp kocaman bir ele dönüştü.
Birden taş konuşmaya başladı.
-seçilmiş kişi elini koysun lütfen.
Dedi.
Ben hafifçe ilerleyip taşın elinde kişi elmas gibi parlayan şeye elimi koydum.
Taşın elindeki şey yeşil renk yanınca birden ortadaki boşluk dolmaya başladı. Orta dolunca bizim vagon bir daha ilerlemeye devam etti.
Ortayı geçince orta Bir daha boşaldı.

Karşı tarafta biraz daha ilerleyince vagon kendi kendine durdu.
Neden olduğuna bakınca rayların sonuna gelmiştik. Hepimiz indik.
Yürümeye devam edince bir kapı ile karşılaştık. Selin kapıyı açacaktı ki kapı selini geriye fırlattı. Neden olduğunu anlamadan kapıda bir yazı belirdi.
-seçilmiş kişi değilsiniz.
Selin ayağa kalktı.
Ben gidip kapıyı açtım. Kapı açılınca içeri girdik. İçeride karar vardı. Kareyi alacağımız sıra gittik. Karenin yanına gittiğimizde anahtarımızın olmadığı aklımıza geldi ama karenin üstünde anahtar girişi yoktu.
Karenin üstünde yazı vardı. Yazıyı okumaya başladım.
-en büyük hediye nedir?
Yazıyordu. Peki biz bunu nereden bulacağız?
Ayrıca kareye nasıl cevabı yazacağız? Klavye filan da yoktur.
Acaba elimiz ile mi yazacağız?
Derken denemeye başlamıştım ama olmadı.
Bir daha denedim.Bir daha,
Bir daha denedim ama olmadı. Ah buldum. Diyerek cümledeki " büyük" kelimesine dokunarak sürükledim. Onu alta koyduktan sonra "hediye" kelimesini sürükleyerek onun yanına koydum.
Ortaya çıkan şey ise "büyük hediye" kelimesi oldu. Birden kare açıldı. Kareui alarak diğer karelerle birleştirdik ve artık dört ayrı eş kareler oldu. Onuda alınca dışarı çıkmadan kolyemle onu yok etmek için kolyeye sürttüm.
Birden ışık parladı ve dördümüzde parıldamaya başladı. Daha neden olduğunu anlamadan kıyafetlerimiz değişti. Ben bir kraliçe gibi giyinmiştim. Selindeöyle ve başımızda taç vardı. Ekin ve ayaz ise bir kral gibi giyinmişlerdi ve başlarında kral tacı vardı ve yine daha ne olduğunu anlamadan etrafımız bir sürü kişilerle doldu. Hepsi önümüzde eğilmişlerdi.
-ülkemizin kral ve kraliçeleri hoş geldiniz.
Dedi bir adam.

............

Merhabalar Arkadaşlar.
Bir daha kişi bölümde Görüşmek üzere.

Melez İkizler Where stories live. Discover now