05 a new friend

16 1 0
                                    



Düzenlendi🧚🏻‍♀️

April| 6 Aralık 2017

Tahmin ettiğim gibi annemin bana geç kaldın hadi çabuk kalk demesi ile uyandım. Onlar çabucak giyinmiş taksiyi çağırmışlardı bile. Bugün de soğuk bir New York sabahına uyandığım için bavulumdan kazağımı çıkarıp üstümü değiştirdim ve 18 yıllık evime son kez göz gezdirip taksi ile hava alanına yol aldık.

-

Hava alanına giriş yaptığınızda bir gitar sesi duydum. Gitar ve müzik benim hayatımın bir parçası olmuştur hep.
Gitar sesine doğru gittim. Bir çocuk çalıyordu gitarı. Gitar kutusuna bir kaç bozukluk attım. Paranın nereden geldiğini görmek için başını kaldırdığında göz göze geldik. Gülümsedi. Bende ona gülümsedim. Hoş bir çocuğa benziyordu. Kahverengi gözlü, kıvırcık saçlıydı. Ama bahse girerim saçları sahteydi, hatta perma bile olabilirdi. Ama gülümsemesi güzeldi. Bunları düşünürken sesinide dinliyordum. Ama sesi, sesi ise büyüleyiciydi. Aynı Corbyn gibi. Aslında düet yapsalar varya dünyanın en iyi sesleri olurdular. Tam kıvırcık saçlı çocuk ve Corbyn'in geleceğini düşünürken Corbyn'in sesini duydum.

-" Hadi April geç kalıyoruz!"

Oysaki daha uçağa binmemiz için 4 saatimiz vardı. Onu aldırmayarak telefonumu çıkardım ve Corbyn'e 5 dakika daha istediğimi sebebini anlatıcağımı söyledim. Ve kamerayı açıp çocuğu video çekmeye başladım. Buradan gidiyordum. Corbyn'nin dışında onu sesi gibisini bulamazdım. Hem Corbyn'e de izletirdim.
Çocuk kamerayı çıkardığımı görünce şaşırdı. Onu daha önce video çeken birisini görmemişti herhalde.

Süremin dolduğunu anlayınca ona el sallayıp gitmek için bavulumun sapını tuttum. Bir kez daha ona baktığımda bana gülümsediğini ve sessizce teşekkür ettiğini gördüm. Bende ona gülümseyip Corbyn'in yanına gitmeye koyuldum.

İşte benim hayatımda böyleydi. Birinin hoş olduğunu düşünürdüm ama o an ya gitmek zorunda kalırdım ya da gitmek zorunda kalınırdı.

-

Pasaportlarımızı kontrol ettirip bavulumuzu uçağa konulmak üzere güvenliğe verdiğimizde uçak saatini beklemek için hava limanının içinde olan bekleme salonundaki koltuklara oturduk.
Her zamanki gibi herkes Los Angeles'a gittiğimizde nerede kalıcaz, hangi okula gidicez, arkadaş bulabilir miyiz gibi gibi konularda konuşuyorlardı. Ben ise konuşmayıp sadece düşünüyordum. Los Angeles'a gittiğimde geçmişimin benimle gelmesine izin mi verecektim yoksa sadece burada bırakıp tarihe karışmasına mı?

Beni derin düşüncelerimden Corbyn ayırdı.
"April ben çok acıktım. Şurada kafe gibi bir şey var gelmek ister misin?"
"Uhhmm Hayır ben burada iyiyim."
"Tamam, daha sonra acıkırsan diye sana da bir şeyler alırım." dedi ve hızlı adımlarla ilerledi.

"April?" Annemin omzuma dokunmasıyla yerimden sıçradım.
"E-efendim. Dalmışım."
"Uçak piste inmiş. Samuel ve Ashley uçağa gidiyorlar. Babanlar da geri kalan eşyaları alıp gittiler. Bizde Carolina ile bir lavaboya gidip uçağa gideceğiz. Corbyn daha gelmedi. Sen onu bekle uçağa gideceğimizi söylersin. Tamam mı?"
"Tamam. Umarım burayı bulur!"
Ve annemin sözümü dinlemeden gittiğini fark ettim. Telefonumu alıp Corbyn'i aradım. En az 20 kez aramışımdır. Yine aklı nerelerde acaba?

O sırada Arkamdan birisinin 'hey' diye seslendiğini duydum. Kime seslenildiğini ve kimin seslendiğini görmek için arkamı döndüm. Ama dönmez olaydım. Döndüğümde şu gitar çalan çocuğu gördüm. Görmemlede üstüme gelen kahve ile yandım.

"OFFF YANIYORUM. NE YAPTIN SEN?!" diye bağırdım yanmanın acısıyla bir elimle kıyafetimde kahve dökülen yeri kaldırıyordum diğer elimlede çocuğa el kol hareketi yapıyordum.

𝒔𝒐𝒖𝒍𝒎𝒂𝒕𝒆𝒔Where stories live. Discover now