Oyunun Son Halkası

841 872 775
                                    

Birinin nefes alması bir başkasının nefesini kesmeye sebep olabiliyordu.

Ortaya çıkan bu gerçek bana nefeslerimi yeniden bahşederken Sema'nın aldığı nefesleri misliyle geri alıyordu.

Karşımda şiddetli bir deprem sonucunda duyguları paramparça olan bir harabe duruyordu. Babasının çeşitli acılar çekmesine sebep olduğu bir katile sığınması da duygularında olan bu karmaşıklığı simgeliyordu. Onun bu halde olması benim de kafamı fazlasıyla karıştırıyordu.

Kollarımın arasında duran kadına baktığımda bir başkasını görmüş gibi oldum. Her zaman üzerinde bir savaşçı zırhıyla gezinen o kadın şimdiyse bana tüm gardlarını indirerek gelmişti. Onun bu savunmasızlığı, bu masum halleri beni adeta bir şaşkına döndürüyordu.

Gözlerimi gözlerine çevirdim. Yaşlarla dolu olan gözleri tüm bu olanları inkar ediyordu sanki. Bir kızın kahramanı olarak gördüğü babasının böyle bir şey yaptığını duymasının ne kadar acı verici olduğunu bilemezdim ama şu an karşımda duran görüntü bile bana bunu hissettiriyordu.

Kollarımdan destek alarak bana doğru bir adım daha attı. Bu haliyle bile yerde tok ses çıkartan adımları sayesinde aramızdaki mesafe daha da azalmıştı. Çekinmeden yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Gözlerini gözlerime dikince dudaklarından anlamlandıramadığım birkaç mırıltı firar etti. İntihar eden gözyaşları eşliğinde bana bakmaya devam ediyordu. Kaskatı kesilen yüzümle ona bakarken anlayamadığımı fark etmiş olacak ki sesini fısıltı denilebilecek bir tona eriştirerek sözlerini tekrarladı.

"Yalan söyledin." Zorlukla ağzından çıkan bu sözler beni şaşırmaya zorlarken ne dediğini çözmeye çalışıyordum. Ani bir hareketle kollarında olan kollarımı itti. Bir anda benim sağladığım desteği kaybetmesi yüzünden birkaç adım gerilese de ayakta durmayı başarmıştı.

"Dokunma bana!" Hiddetle söylediği bu sözler kısılan sesi yüzünden istenilen etkiyi yaratmasa da tepkisini açıkça ortaya koyuyordu. İşaret parmağını kaldırarak ağır adımlarla bana yaklaştığında "Yalan söyledin!" sözlerini tekrarlıyordu. Açıkça olanları inkar ediyordu. Duygusal olarak böyle bir şeyi kaldıramadığından kolay yolu seçmişti.

Attığı adımlarla bana yeterince yaklaşınca bu sefer havaya kaldırdığı elini yumruk yapıp göğsüme vurmaya başladı. Vurmasıyla birlikte adımlarım geriye doğru giderken bir taraftan da çalışma yeteneğini kaybeden beynime küfrediyordum.

"Benim babam..." dedi kızaran gözlerinden intihar eden yaşlar eşliğinde. Sindirerek söylüyordu kelimelerini. Sanki kendini söylediği bu kelimelere ikna etmek ister gibiydi. "O küçücük bir canlıyı bile incitemez ki. Öyle birisi nasıl birini öldürsün?" Geriye gidecek yerim bittiğinde sırtımı duvara yaslayıp söylediklerini dinlemeye koyuldum. Göğsüme vurmaktan vazgeçip başını tuttu. Birkaç saniye gözleri kapalı ve tek eli başında bekledikten sonra yeniden bakışlarını üzerime çevirdi.

"Kendini kurtarmak için yalan söylüyorsun. Hepiniz bir oldunuz. Onları da ikna ettin. Yalanına onları da alet ettin." Zorlukla kelimelerini ağzından çıkarırken onların kim olduğu aklıma takılıyordu. Şu anda babasını kaybeden kız çocuğunun yıkılışına şahit olduğum için bu düşüncemi bir kenara bırakıp yeniden onu dinledim.

"Senden nefret ediyorum. Hayatımı mahvetmek... Babam benim hayatımın merkezi. Sen onu elimden almak istiyorsun. Yapma... Bunu bana yapma." Yalvarırcasına konuşurken hıçkırıkları sözcüklerini bölüyordu. Konuşurken elini kalbine getiriyordu. Tek bir sözümle bir hayatı parçalamıştım. Tek bir hareketimle büyük bir yıkıma sebep olmuştum. Şimdiyse bu yıkımın, parçaladığım hayatın sonucunu seyrediyordum.

Günahın Gölgesindeki MeleklerWhere stories live. Discover now