Aysu Meditasyonu

7.2K 583 66
                                    


Resmen kalbim altın günü olan ev gibi.

Bir hazırlıklar, bir telaş, bir acele. Ama ne olur? Acele işe karışan eleman, seni en acayip anında enseleyiverir. Tabiki şeytandan bahsediyorum.

Kafamda kurabiyeler pişiyor. Annemin yapmayı bir türlü beceremediği ve babamın her seferde dışarıdan aldığı S kurabiyelerden. Ben de anneme çekmişim sanırım. Şu kurabiyelerin kıvamı bir türlü tutmuyor. Düşünceler oturmuyor abi, yok düşünemiyorum. 

Böyle hani Lara'nın şarkısı var ya "Aşka dertler katmer katmer." Valla ben de şu sıralar katmer açıyorum. Pekmezlisinden tut tahinlisine kadar çeşit çeşit....

Altın günü havasını kalbimin derinliklerine işleyen pofuduk güzellik tabiki de Aysu.

Bugün tüm günümüz beraber geçti. Tuğba, bil ki hala ismini dillendirip bu deftere bir şeyler karalamaya devam ediyorsam bu Aysu sayesinde.

Olmayacak umutlar yeşertiyor, sonra bazı umutların yersiz olduğunu söyleyip kökten söküyor, bazısının kuru dalının temizliyor falan.

Cidden kalbim ev gibi olmuş, altın günü verilirken bir yandan da umut bahçesi düzenleniyor. Ama biri de gelip klozette işini halledecek. İllaki biri ama değil mi? 

Aysu ile tüm gün oturduk, koltukta farklı oturma pozisyonları keşfedip dolapta yemek namına ne bulduysak yedik. Ona "Kalbim altın günü olan ev gibi" deyince "Oo süper, çantasında altın olan bir sürü teyze" dedi. Altına sevdiği belli de yaşlı teyzelere neden bu kadar seviniyorsun be Aysu? Koltukaltlarına sıkıştırdıkları terliklerle evin içinde tur atan teyzeler. O terlikler gittikleri evde giymek için falan değil, tamamen koltukaltına desteklik sağlamak için konmuş galiba.

Bunca dert, tasa, sıkıntı, keder, katmer ve kurabiye arasından nasıl çıkacağımı bilemedim tabiki. Artık dertleri atalım bir köşeye deyip internetten Cennet Mahallesi bölümlerini açtığımız da oldu. Sanırım gerçekten çaresiz ve kötü haldeydik.

Ama biliyor musun Tuğba, bu ruh haline çok iyi geldi. Yani yaptığımız en mantıklı hareketlerden birisiydi.

Aysu kankam, canım benim, dertlerimle dertlendi be. Ama ben de onu dinledim tabi. Ama bazı şeyleri bana söylemekten çekindiğini söyledi ve bir türlü ağzındaki baklayı çıkartamadım. "Ağzındaki baklayı çıkart" dediğimde "Sen önce kalbindeki katmerleri dök Eren Bey." gibi iğrenç, tiksinç, hayat enerjisini minimumun da altına indiren bir espri yaptı.

Üzüm üzüme baka baka kararır hesabı, kız sadece benle saatlerce vakit geçirince espri anlayışı kaydı. Hatta bildiğin erozyona uğradı. Ya da Eurovision'a. Zaa.

Zaa yazdığıma göre cidden şu altın günü, mevlüt evi ya da doğum günü partisi olan evi konulu ruh halini bir an önce terk etmem gerekiyor.

Dur ya, ben hala Aysu'nun söylediklerindeyim. Gerçekten bu kız çok dertli. Tamam, ben de bir yandan "Aman be Tuğba kimmiş canım, mazide kaldı o." desem de bir yandan "Yok abi çıkmıyor ki aklımdan, ben ölsem vazgeçmem." diyerek tüm o çatışmalı ruh halimi meydana çıkarmış olsam da... Olsam da en azından ben meydana çıkarttım yani. Aysu gibi saklamıyorum, yiğidin malı meydanda olur hesabı derdim de ortada.

Aslında derdimin ortada olması sayesinde insanlarla daha rahat iletişime geçebiliyorum ve üstüne uzun uzuun bahsedeceğimiz bir konumuz olmuş oluyor. Ama Aysu öyle değil işte. Ağzından laf alıyorsun, o da zorla. Apaçık söylese, ona acayip yardımcı olacağım. Ama tık yok.

Kendimden çok Aysu'ya üzülüyorum. Bana söyleyemediğine göre gerçekten büyük bir şey olmalı. Söylemesi ne kadar zorsa yaşanılan ya da düşünülen şey de o kadar büyüktür.

Ve bugün Aysu bana çok çok anlamlı bir laf etti. (Genelde bunu Tayfun ya da ben, yine ben ve beeeen yaparım) 

Bulaşıkları makineye dizerken tırnağının birini kırdı. Baya da zor uzatıyor tırnaklarını. Böyle baktı baktı, sonra iç çekti.

"Biliyor musun Eren? Hayat da böyle işte be." deyince bir anda derdiyle dertlendim. Nasıl diye sorduğumda "Kırılan tırnak gibi. Hani bir tırnağın kırıldı diye hepsini kesiyorsun ya, bir kişi için hayatındaki herkesi feda ediyorsun." dedi.

Onun o "bir kişi"sini o kadar merak ettim ki... Kim için, kimleri neleri feda etmek istiyordu ama buna cesareti yoktu?

Peki ben? Ya da sen Tuğba? Sen çoktan Can için kestin mi tüm tırnaklarını? 

Yaptıysan da bravo. Çünkü ben senin için bunu yapamazdım. 

Ve son olarak Aysu'ya yine ve yeniden bir söz verdim. Bu defteri sana vereceğim. Er ya da geç. "Şu defteri bir okusun, görsün de Can, Can diye ölmeye devam ederse koyver gitsin" dedi, haklı da. Valla güzel fikir. Çünkü saklaya saklaya içim bunaldı. Geri geri yüzecek ne attıysam içime.

Ama hala ne zaman verebilirim bilmiyorum. Can senleyken olmaz, araya giren kara kedi olmak istemiyorum hele de 10. sınıfların en sarışın erkeği olarak.

Kısacası, ben gidiyorum. Bakkala gideceğim, Aysu dolapta hiçbir şey bırakmadı. Annem beni öldürmeden kaçmam gerek.

Annemden sonra kalbimin birincisi de Aysu oluyor. Pofuduk dememe alınmayan tatlı kız. Sen de Can'ın tatlı kızı oldun. Tatlı kızlar da altın gününe geldiler ve ben de sanırım bunları yazdığıma göre sarhoşum. Aysu yemeğe ne kattı acaba?

Yazar notu: Herkesin yeni yılını kocaman iyi dileklerimle kutlarım *-* 

Bir Genç Erkeğin Gizli Defteri: ErenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin