Dost Dediğin

9.8K 788 107
                                    


Tamam, bugünü anlatacağıma söz verdim. Ama nasıl başlayacağım bilmiyorum işte. Aslında nasıl devam edeceğimi de bilmiyorum ya da nasıl bitireceğimi. Yazmasam mı acaba? Ama yazmak zorundayım, söz verdim.

Tamam o zaman, baştan başlayalım mı? Çünkü tükenmez kalem ile yazdığımdan yukarıyı karalamak istemiyorum ya da telli olmayan defterimden sayfa koparmak istemiyorum.

Öhe öhe.

Eveet, cuma işte bugün. Sıradan cumaların aksine farklı bir cuma. Cümleler çok iyi ya, böyle devam. Demeye çalıştığım şey, bugün karne aldık.

"Hadi canım" dediğini duyar gibiyim Tuğba. Hakan olsa "Yemin et mk karne mi aldık" derdi. Aynı bakış açısı, farklı kelimeler. Neyse.

Bugün erken gitmedim okula. Ne gerek var? Hem karnenin kaçta alınacağını söylemiyorlar hem de milletin aynı saatte gelmesini mi bekliyorlar? Olmaz öyle, yok öyle. Buradan şarkı da çıkar aslında ama kafiye yoksunluğundan çıkarılmaya çalışılmış şarkı sözü gibi bir şey oldu bu. (Tanım cümlesi başarılı. Bu hala hayattasın demektir Eren.) Elimin hamuru ile bu işe karışmayıp asıl uzmanları piste davet ediyorum. Sinan Akçıl! Bknz: Kapıma gelsen boş duymuyorum, öyle bi kapı da yok.

Serviste Talha ile Sinan Akçıl'ın şarkısı ile dalga geçtikten hemen sonra tesadüfler zincirine takılan Eren(16 - 2 hafta sonra 17), bu durum karşısında ne yapacağını bilemedi. "Kapıma gelsen boş duymuyorum, öyle bir kapı da yok" diyerek dalga geçe geçe en üst kata çıkıp sınıfa geldiğimde... Öyle bir kapı yoktu. Sınıfın kapısı yoktu. Bu evrenin göndermek istediği bir işaret miydi? Töbe Ya Rabbim, sabah şarkıyla dalga geçerken harbiden de öyle bir kapı yoktu şu an. Oysaki biz sınıf geleneği olarak her tatil öncesi saçma sapan not kağıtları falan yapıştırırdık kapıya.

Herkes sınıftaydı, herkes derken tabi ki bizim tayfayı kast ettim. Beni bekliyorlardı, selamlaştık falan. Klasik hallerimiz işte. Karne 1 saat sonra dağılıyor dediler. Ben oraya dağılsam toplayamazlardı, öyle bir hayattan bezmişlerdi bizimkilerde. 

 Kantine indik, zaten sabah doğru düzgün kahvaltı yapmamıştım. Masaya yerleştik, bunlar hiç suratıma bakmıyorlar. Belli bir şeyler sakladıkları. Kokusu çıkar yakında fikri ile sessizce oturdum.

Aysu kendine çift kaşarlı tost istedi, Hakan her zamanki gibi Aysu'nun bu lezzetli (!) seçimi ile dalga geçti. Diğerleri sabah sabah dürüm yeme taraftarıydı, son gün dedim ses etmedim. Telefonum çaldı, annem. Kesin ne zaman eve geleceğimi soruyordur diye düşündüm. Konuşmayı kısa keserim umuduyla yerimden kalkmadım. Ben annemle konuşurken Hakan yerinden kalkmadan bize çok yakın olan kantin tezgahında duran Ayşe Abla'ya sipariş veriyor.

"Ablam köfte ekmek yap da acı sos da olsun içinde."

Kadın pul biber isteyip istemediğini sorunca Hakan'ın adeta gözleri parladı. Salak bu çocuk, o kadar acı yenir mi?

"Eren için?" dedi kadın. Ben de güldüm. NE YEDİĞİMİ ÖNEMSEYEN İNSANLAR VAR ANLADIN MI? Tabi sadece daha fazla para almak için de söylemiş olabilir. Neyse, bir saniyelik de olsa hissettiğim bu üstün ilgiyi salakça bir şeye dönüştürmeyelim. Annemle konuştuğum için Hakan'a el kol hareketleriyle tost istediğimi anlatmaya çalıştım.

Çalıştım. 

Aslında başardım da. Ya da başarmış gibi yaptım, daha etkili bir yöntem. Bence Hakan anlamadı. Zaten bu çocuk çok gerizekalı. Anlamayabilir, normal. Ama her seferinde olan bana oluyor.

Bir Genç Erkeğin Gizli Defteri: ErenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin