Ansızın Gelen Sen / 2. Bölüm

63.2K 2K 160
                                    

Multimedia'da Yiğit var, bu bölümde tanıyacaksınız onu. Keyifli okumalar! :)

●• 2 •●

"Seninle alışverişe gelmeyi istemiyor muyum sanıyorsun Eda?"

Sizin de en yakın arkadaşınız bir alışveriş delisi olsa ve saatlerce dolanıp, her yerin altını üstüne getirip hiçbir şey beğenmese, eminim siz de onunla alışverişe falan gitmeyi istemezdiniz. Üstelik gitmemek için elinizde makul bir bahaneniz varsa...

"Ama dedim ya işte, Melis'e söz verdim. Sen de bize katılsan?"

"İstemez! Sen Melis'le takıl. Ben de kendime yeni ve hayırlı bir dost bulup günümü gün etmezsem neyim!" derken, hayırlı bir dost kısmına vurgu yaptı. Bana ikinci bir savunma fırsatı tanımadan, saçlarını omuzlarına savurup yanımdan uzaklaştığında derin bir iç geçirdim. Afiyetle yediğim bu trip, bana bir ay yeterdi.

Abimin İstanbul'a geleceğini haber aldığı için sevinçli ve heyecanlı olabilirdi. Ama bunu benim burnumdan getirmesinin nedeni neydi? Hem sahi, Eda&Bülent hikâyesinde nasıl bir suçum olabilirdi? Görümce olmak mı? Hah, o rolde hiç gözüm yoktu. İsminde bile meymenet olmayan o sıfatın sahibi olmak istemediğime emindim.

Saate göz gezdirdim. Melis'in okul çıkışına bir saat kadar kalmıştı. Bu demek oluyordu ki, ancak döndüğümde Eda Hanım'ın gönlünü alabilecektim. Ne yalan söyleyeyim, canına minnetti.

Evden apar topar çıktım. Bunaltıcı bir yolculuğun ardından hafif yokuş olan yolu birkaç dakikada tırmandım. Melis'in okuduğu kolejin önüne geldiğimde, saate bakmak üzereyken zilin çaldığını duydum. Tam zamanlama diye buna mı diyorlardı?

Kısa bir bekleyişin ardından Melis'i gördüğümde ona doğru yürümeye başladım. Karşılıklı durabileceğimiz kadar yaklaşıyordum ki, aramıza genç bir adamın girmesiyle duraksadım. Melis karşımda, Melis'e sımsıkı sarılan genç adamsa sırtı bana dönük şekilde birkaç adım önümdeydi.

Melis'in otuz iki diş sırıtan çehresi saniyeler içinde bana döndüğünde, tek kaşım istemsizce kalktı. "Nazlı abla!" diye haykırıp bu sefer de benim yanıma koştu. "Ah, bugün en mutlu günüm olmalı!"

Mutlulukla bir bana, bir de sarıldığı adama bakıyordu. Böylelikle adama bakmayı akıl ettim. Kısık gözlerim eşliğinde döndüğümde, onun da gözlerinin benim üzerimde olduğunu gördüm. Kısa bir an içinde bu bakışmaya son veren taraf olarak Melis'e döndüm. Bizi hevesle tanıştırdı. "Bu benim abim, Nazlı abla. Aslında böyle bir sürpriz yapmasını beklemiyordum, bu yüzden en az senin kadar şaşkınım."

Kendi adıma konuya açıklık getirdim. "Hayır, şaşırmadım canım. Abiler kardeşlerine böyle sürprizler yapar. Bu gayet doğal." Aslında şaşırmıştım. Ama abisi olduğuna. Bunu düşünmediğimden. Ancak sürpriz konusuna gelince, işte bunda gerçekten de şaşırılacak bir şey yoktu. Kendi abimden biliyordum. Ne kadar odunsu bir yanı da olsa, beni mutlu etmenin yollarını bilirdi. Ne demişler? Yiğidi öldür; hakkını yeme.

Abisi olduğunu öğrendiğim genç adam, "Haklısınız aslında." diyerek ilk kez konuştu. Yirmili yaşlarının ortalarında olmalıydı. Belki de sonlarında. Masmavi gözlere sahipti. Duruşunun sertliğine kıyasla, bakışları ve sesinin tonu öyle yumuşak ve içtendi ki, doğrusunu söylemek gerekirse şaşırtıcıydı. Çünkü bu haliyle konuşan kendisi değil de bir başkasıymışçasına tezattı.

"Abiler böyle sürprizler yapar, yapmalıdır. Ancak ben birazcık işe yaramaz bir abi olduğum için Melis'in şaşırması normal." Melis'e dönüp göz kırptı; Melis'se gözlerini devirdi. Aralarındaki iletişimi takip ederken, abimi ne kadar çok özlediğimin ayrımına bir kez daha vardım.

ANSIZIN Serisi (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin