Ansızın Gelen Sen / 5. Bölüm

33.8K 1.4K 79
                                    

●• 5 •●

Aklımızı kurcalayan düşüncelerden kurtulmak öyle zordu ki. Çünkü bu uslanmaz düşünceler bir kene misali beynimizin en işlevsel yerine yapışıyorlardı. Bizse onları susturmak, onlardan kaçıp kurtulmak istiyorduk delicesine. Ama olmuyordu. Kurdukları o egemenlikleri bir türlü alaşağı edemiyorduk. Kurtulmaya çalıştıkça daha çok dibe batıyorduk. İyileşmek ümidini taşırken daha çok yara alıyorduk.

İnsan istedi mi yapamayacağı şey yoktur, saçmalığına ne olmuştu peki? Nereye kaybolmuştu bu saçma genellemenin sahipleri? Günlerdir aklımı kurcalayan düşüncelerden, sorulardan, ihtimallerden, kısacası her şeyden kaçmak istiyor ama başaramıyordum. Yani neymiş? Her şey istemekle olmuyormuş...

Derince ofladım. Erdem'i düşünmekten bir an evvel caymalıydım. Melis'in bulduğu o fotoğrafımızın da, altındaki satırların da beni daha fazla karıştırmasına müsaade etmemeliydim. Çünkü kırıklarla dolu olan kalbim, geçerli sebepleri olduğunu savunan Erdem'e inanmayı istiyor; aklımsa bu fikri kesinlikle reddediyordu.

Üç yıldır kalbiyle değil, aklıyla yaşayan biri olduğum hesaba katıldığında konu kapanmış olmalıydı. Aldığım karar belliydi. Erdem, kendi iç mahkememde tarafsızca yargılanmış ve yerden göğe kadar suçlu olduğuna karar verilmişti. Bir kez daha. Önüme süreceği hiçbir sebep onu affetmem için yeterli gelmezdi.

Dalgınca yürürken, Eda'nın hazırlamış olduğu mükemmel sofrayla burun buruna geldiğimde şaşırmadım. Abim buradaydı ya, hünerlerini cömertlikle sergiliyordu arkadaşım. Bense sesimi çıkarmıyor, fırsattan istifade ediyordum. Tüm sevecenliğimi, tek kelimemin üzerine serpiştirerek, "Günaydın." dedim. Bugün hiçbir şeyin canımın sıkmasına izin vermeyecek ve doya doya gülümseyecektim. Planım buydu.

"Bu ne acele böyle Nazlı? Korkma, almayacağız önündekileri."

Abim yine bana takılırken, gözlerimi devirip çayımdan bir yudum aldım. Tabağıma aldığım zeytinlerden birini çatalıma zar zor hapsettikten sonra cevap verdim. "Açım, abi. Hem de koca bir kurt gibi."

"Belli oluyor."

Eda da nişanlısının safında yer alarak bana takıldığında, gözlerimi kısarak baktım. "Beni sinir etmek için işbirliği yapıyor olabilir misiniz acaba?"

Gülümsemekle yetindiklerinde burun kıvırıp, dikkatimi tabağımdakilere verdim. Bir an sonra aramızda oluşan sessizlikle, pusuya yatmış düşüncelerim atağa kalkmakta gecikmedi. Ben daha az önce susturmamış mıydım onları? Odamdan dışarı adımımı atmadan hemen önce? Gözlerimi yumup soluklanmaya çalıştım. İçimde cevap arayan soruları, dillendirmem gerektiğinin farkındaydım. Kurtulmanın tek yolu buydu. "Abi?"

Gözleri, konuşacaklarımızın ciddiyetini anlamışçasına kısıldı. "Efendim güzelim?"

Şu anki gerginliğimi anlatacak bir kelime lügatte var mıydı acaba? Sanmıyordum. İçimden, korkunun ecele faydası olmadığını tekrar ettim. "Abi ben sana... Erdem'i soracaktım." Noktayı koyduğumda ikisinin de şaşkın bakışlarının hedefi oldum. "Yani... Hakkında bildiğin ya da duyduğun bir şey var mı?"

"Neden sordun Nazlı? Hayırdır?"

"Sadece soruma cevap versen abi?" dedim güç bela. "Lütfen."

"Hayır. Hakkında en ufak bir şey bile duymadım."

"Doğru söylüyorsun, değil mi?"

"Ne zaman yalan söyledim sana?"

Sesine sızan öfkesi, gözlerimin dolmasına öncülük ederken başımı ağır ağır salladım. Sonra, geceleri kafamı yastığıma koyduğumda akan gözyaşlarımın, beni kendilerine esir edeceğini anlayarak kalktım. Odama ulaştığımda kendimi yatağa atıp, yüzümü yastığa gömdüm. Hıçkırıklarımın duyulmasını istemiyordum. Sevdiklerimin benim yüzümden üzülmesine gönlüm razı değildi artık.

ANSIZIN Serisi (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin