ON DÖRT

17 7 6
                                    

                                             EĞİTİMİN 4.GÜNÜ  

Daha alarm çalmadan gözlerimi açtım. Uykum yoktu ama derste yorgun olmamam için uyumam gerekiyordu. Battaniyemi üzerime çektim ve özlerimi sımsıkı kapattım. Yatağın sıcaklığıyla mayışır sonra uyurum diye düşünüyordum. Ama öyle olmadı. Battaniyeyi hızla üzerimden attım ve kalkıp duşa girdim. 

Kafamdan hızla bir plan yaptım. Erkenden gidip biraz çalışabilirdim. Sıcak suyu açınca vücudumdaki çürüklere bir göz attım. Acımıyorlardı ama renklerini görünce yüzüm düştü. Daha iyi olmalıydım. Dayak yiyen taraf ben olmamalıydım. Olmayacaktım! Hemen duştan çıktım ve eğitim kıyafetlerimi giydim. Yatağın üzerinde duran telsizi aldım. Bir süre öylece durdum. 

''Peki, bana bir şeyler söylemeyeceksen sen bilirsin!'' dedim ve kapatma tuşuna basıp yerine geri koydum. Teknik olarak az önce bir telsize kızmıştım. Ama ne yapayım? Ordu binasına gidip Jason'ın yakasına yapışıp '' Neden telsizden bir şeyler demiyorsun?'' diyemezdim ki. Evde sessizce hareket etmeye çalışıyordum. Kapıdan çıkınca saatime baktım ve ord binasına doğru hızlı bir koşu tutturdum. Koşarken bile düşüncelerim durmuyordu. Bir dişli çark gibi sürekli dönüyor ve ne kadar arkaya itip düşünmek istemesem de önüme gelip duruyordu. Ben de onları arkaya itmekten vazgeçtim. Hepsini tek tek önüme alıp çözmeye başladım. Fakat sadece bir tanesini çözememiştim. Çünkü benimle bir alakası yoktu. Jonathan bana açıklamazsa bu düşünceler beynimi yiyip bitirecekti. Binanın önüne gelince askerleri gördüm ve adımları yavaşlattım. Birinin yanına yaklaştım.

'' Eğitim daha başlamadı ama biraz çalışmamda bir sakınca var mı?'' diye sordum. 

'' Bilmem yani... Şey...'' 

'' Bırak geçsin. Zaten içeride Komutan Derek var.'' diye müdahele etti diğer asker. Kafamı sallayıp saatimin ekranını okuttum. İçeri girince bir takım sesler duydum ve sesin olduğu tarafa yürümeye başladım. Salonda bir şeyin devrilme sesi geliyordu. Kapıyı yavaşça araladım. Derek bir şeyleri kalıdırıp fırlatıyordu. İçeri girdim.

'' Günaydın efendim.'' dedim. Derek hızla arkasına döndü.

'' Ah, sen miydin? Günaydın Roseline.'' dedi ve bana doğru yürümeye başladı. Arkasında bıraktığı dağınık yere doğru baktım.

'' Bir şey değil. Sadece biraz temizlik yapıyordum.'' dedi mahcup bir ifadeyle. Kafamı salladım.

'' Senin burada ne işin var?'' Saatine bir göz attı. '' Bu saatte?'' 

'' Aslında uyuyamadım. Ben de gelip erkenden çalışmak istedim. Malum adım listede.'' dedim duvardaki listeyi işaret ederek. 

'' Evet, evet iyi düşünmüşsün.'' dedi. Minderlere geçtim ve ısınma hareketlerini yapmaya başladım. Derek'in gözlerinin üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. 

'' Roseline bundan daha iyi olduğunu biliyorsun değil mi?'' dedi duvardaki listeyi işaret ederek. Girmiş olduğum pozisyondan çıkıp doğruldum ve dinleöeye başladım. 

'' Yani demek istiyorum ki, dövüşte iyi olmayabilirsin. Ama pekala diğer şeylerde iyi oduğuna eminim. Zeka ilerletmek diye bir şey yok. Ama fiziksel olarak daha iyi olmak çok kolay. Sadece bilen birinde yardım alman gerekiyor.'' Yanıma yaklaştı. '' Yani adı listede olmayanlar sadece fiziksel açıdan iyi. Demek istediğimi anladın mı? Ama bu onların adının listeye girmeyeceği anlamına gelmez.'' 

'' Evet, anladım.'' 

''  Sana yardımcı olacağım. Ben olmadığımda da Allison ile çalış.'' Aslında bir eğitmenden bire bir eğitim almak iyi olurdu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 10, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

THE ESC: PLANLANILANWhere stories live. Discover now