DOKUZ

30 16 14
                                    

Odamın kapısı tıklatılınca gözlerimi hemen açtım. Babam kapının ağzında beklemeye başladı. Belli ki o da bugün neler olduğunu merak ediyordu. 

'' Tatlım, içeri girebilir miyim?'' 

'' Tabi, gel baba.'' dedim ve yatakta ona yer açtım. Gelip yatağın kenarına oturdu.

'' Annen yemek vakti yaklaştığı için uyandırmamı istedi.'' Biraz tuhaf davranıyordu. Ayağa kalktı ve masaya yaklaştı. Getirdiği kitapları tek tek eline aldı. İçlerini biraz karıştırdı. Güldüm.

'' Baba, anlatacağım tamam mı? Sen istersen aşağı in, ben de yüzümü yıkayıp geleyim. Olur mu?'' Babam kitapları bıraktı. ''Tamam'' deyip odadan çıktı. Ben de yüzümü yıkayıp aşağı indim.

Annem ve babam salonda oturmuş beni bekliyorlardı. Charlie'de odasında olmalıydı. Meraklı gözlerini es geçerek aralarına oturdum.

'' Tamam, işte anlatıyorum. Formlar aslında asker olmak için bir çeşit kayıtmış.'' 

'' Ne asker mi? Tatlım, sen bunun hakkında bir şey duydun mu?'' diye sordu annem endişeyle. 

'' Hayır Jane, ilk defa duyuyorum.'' 

'' Anne, baba sakin olun. Önce bir anlatayım. Bize neden asker olmamız gerektiğini söylemediler. 10 günlük bir eğitim alacakmışız. Sonunda da bir sınav olacakmış ve sınavı geçen kişiler orduda asker olarak göreve başlayacakmış. Eğitim yarın saat 9'da başlıyor. Akşam 6'da da bitiyor. Herkes gitmek zorundaymış. Ve bilin bakalım eğitmenimiz kim?'' dedim neşeyle.

'' Kim?'' diye sordu ikisi de yanı anda.

'' Jason!'' İkisi de çok şaşırmıştı. Çünkü babam iş yerinde sürekli Jason ile muhatap oluyordu ve az çok onu tanıyorduk. Daima öfkeli, sabırsız, kaba ve kendi altlarına hiç de iyi davranmayan biri.

'' Jason'dan eğitmen olacağını pek sanmıyorum. O biraz sabırsızdır. Ama çok iyi biri var. Bak işte ondan çok iyi eğitmen olur. Adı... Adını şu an pek hatırlayamıyorum. Denis miydi acaba? Ya da...''

''Derek olmasın?'' diye sordum.

'' Hah, evet evet o.'' Hepimiz sessizleştik.

'' Zaten asıl eğitmenimiz o, Jason sadece ona yardımcı olacamış.''

'' Peki sınavı geçemeyenlere ne olacak?'' Galiba geçemeyeceğimi düşünüyorlar, diye düşündüm. Gülümsedim ve kollarımı onlara dolayıp sarıldım

'' Ne o? Geçemeyeceğimi mi düşünüyorsunuz?'' Cevap vermelerine fırsat bırakmadım.

'' Merak etmeyin, o sınavı geçeceğim. Siz gerisini düşünmeyin.'' Babam elini dizeme koydu.

'' Sana güveniyorum. Eğitimini en iyi sen tamamlayacaksın.'' Umarım...

'' Hadi o zaman yemeğe gitmiyor muyuz?'' dedim ayaklanarak. Onlar da kalktılar. Ben de Charlie'yi çağırmaya gittim. Sonra hep beraber toplanma alanına gittik. Aklım bu akşam olacaklardaydı. Acaba yine birisi mi ölecekti?

Aklımı dağıtan şey sabahki manzarayı gördüğüm ağacın yanından geçmem oldu. İçimde hiçbir şey olmamıştı. Bu iyi... dedim içimden. Ve o kızın kim olduğunu ve Jonathan'la ne gibi bir yakınlıkları olduğunu düşünmeyi bırakmıştım. Kısacası o kız ve onu hiç mi hiç umarsamıyordum... Tabi Jonathan'ın ona eğilip heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatmasını da... 

                                                **********

Toplanma alanına geldiğimizde önce bizimkileri aradım. Onları aileleriyle birlikte görünce yanlarına uğramadım. Yemeğimi almak için sıraya geçtim. Sıranın bana gelmesini beklerken Edward'a baktım. O da beni görünce göz kırptı ve yemeğine döndü. Gözlerimle boş bir masa ararken Jonathan'ı gördüm. Tam da bulduğum boş masanın yanındaki masada sabah gördüğüm kızla birlikte yemek yiyordu. O tarafa bakmamaya çalıştım. Yine aynı duygu! 

THE ESC: PLANLANILANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin