"Neden sen de senin olan şeyi sağlama almıyorsun?"

Direğe tutunmadığım elimin parmaklarını sıkıp gevşettim, o zaman en başından beri onu belinden tutup düşmesini engellediğimi fark etti. Çünkü kolunu omzumdan indirdiğinden beri iki eli de boştaydı, onu tutmasam şimdiye birinin üzerine yuvarlanmıştı.

"Aldım zaten."

XXX

Kapıyı açmadan önce İstiklal'e son bir hatırlatma yaptım.

"Unutma, kızı veya eşinden söz etmek yok-" ve tam bu sırada kapı açıldı.

"Nasıl yani kızım ve eşimden bahsedemeyecek?" İstiklal'e döndü, "Gel şöyle yavrum, bu salak eşimin kızımı vurduktan sonra intihar ettiğini duyduğunda altına sıçtığı konusunun açılmasını istemiyor belli ki."

"Sana da merhaba," dedim çoktan İstiklal'le salona geçmiş olan kadına. Tam o sırada içeriden İstiklal'in çığlığını duydum.

"Metemetemete bunu görmelisin!" uçarak salona gittim. Bir yılbaşı ağacına süsler yerine minyatür içki şişeleri asılmıştı, hani şu uçaklarda verilenlerden. İstiklal de ağacın altında diz çökmüştü. "Cennetteyim!"

"Sakin ol," dedi Gökalp. "Onları öylece içersek hiç bir anlamı kalmaz. Bu bir oyun."

"Nasıl yani?"

"Onu sonra anlatacağım. Şimdi biraz sohbet edelim! Mete bana senden çok bahsetti."

XXX

Saate baktım ve köşede bana bakarak fısıldaşan gerizekalılara seslendim.

"Hey! Gökalp, oyunun ne olduğunu yeni yıla bir saat kala açıklayacağını söylemiştin."

"Aa evet evet!" İstiklal kafasını salladı. "Anlat hadi."

"Pekala, şimdi ağaçtaki şişelerin hiçbirinde marka olmadığını fark ettiniz mi? Markaları asılı oldukları dalda yazıyor. Sırayla oradan birer şişe alıp yanımızdakine içireceğiz. Yanımızdaki kişi tadına ve şişenin şekline bakarak içkinin markasını doğru bilemezse-"

"Soyunacak deme."

"-soyunacak."

İstiklal gülmeye başlamıştı. "Ne o, korktun mu?"

"Hadi ama, bu odada kimse birbirine atlamaz."

"Sen hani şampanyadan başka birşey içmiyordun?" dedim Gökalp'e.

"Bir geceden birşey olmaz."

Zaten o saate kadar İstiklal'le dörder şişe bira içmiştik, Gökalp'in de ez an bir şişe şampanyayı bitirdiğine emindim, bir içme oyunu tam ihtiyacımız olan şeydi cidden. Fakat bu gece yılın son gecesiydi.

"Peki." dedim, "Ama önce hepimiz birkaç kat kıyafet giyeceğiz." İki yanlışla out olmaya hiç niyetim yoktu doğrusu.

Nihayet oyuna başladığımızda üzerimde iç çamaşırlarımı da sayarsak üç kat kıyafet vardı. İki pantolonu üst üste giymek biraz zor olsada en azından dört yanlış yapma hakkımız olmuştu.

"Ben başlıyorum," dedim ve ağaçtan rastgele bir şişeyi çekip kopardım. Benim yanımda Gökalp vardı. Önce içindekini kafasına dikti, sonra şişeyi incelemeye başladı.

"Hımm, portakal ve mandalina tadı alıyorum. Absolut olmalı. Mandarin miydi, neydi?"

Kafamı salladım. Absolut Mandarin. Sıra ona geçmişti.

İstiklal'in şişeye bakarak bir J&B, tadına bakarak bir Rare olduğunu anlaması uzun sürmedi.

Sıra bana gelmişti. İstiklal'in getirdiği şişeye baktım. Tadına bakmama gerek yoktu. Ne olduğunu anlamıştım fakat kurallar gereği şişeyi bitirmemiz gerekiyordu. Cevabımı söyledikten sonra Gökalp konuştu.

sentimental boys at ♡ [boyxboy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin