Bölüm 11

131 27 31
                                    

Odanın içinde elle tutulabilir bir gerginlik vardı.

Cassian çocukların habersiz gelmesinden rahatsız olmuş ve konuşmamız yarım kaldığı için sinirlenmişti ve bu yüzünden okunuyordu. Calum Cassian'ın burada bulunmasından genel olarak rahatsız gibiydi. Luke bizim gergin halimizin farkında olduğu için tetikte oturuyor ve gözleriyle aramızda mekik dokuyordu.

Michael farkında mı değildi yoksa yumuşatmak için farkında değil gibi mi davranıyordu anlamak güçtü fakat rahat görünen tek kişi oydu.

"Luke patateslerin soğuyor hadi." Michael hamburgerinden ağzını neredeyse tamamen dolduran bir ısırık aldığında, yanında oturan Luke'un kolunu dürterek söylenmişti. 

Söylediklerine göre çocuklar Michael'ın vardiya bitişinde hamburger alıp eve giderken akıllarına ben gelmişim, eh, normal şartlarda IMDB puanı dört civarında bir film açar ve dalga geçerek izlerken hamburgerlerimizi yer oldukça eğlenirdik fakat şu an eğlenmek kelimesinin kıyısından geçemez bir haldeydim. Hambugerimle bakışıyorduk. Sonra biraz Luke'la bakışıyorduk. Sonra Calum'la bakışamıyorduk çünkü gözlerini kaçırıyordu. Cassian'ın tarafına bakmıyordum bile.

Uflayarak hamburgerimi geri bıraktım ve patateslerimi kemirmeye çalıştım. Calum sessizce yediği hamburgerinden bakışlarını kaldırıp bana sorgularcasına baktığında beceriksizce gülümsemeye çalıştım. "Biz akşam yemeğini biraz fazla kaçırmışız galiba, hamburger fazla geldi de." Anladım dercesine başını salladı.

Aynen akşam yemeği çok ağırdı, menüde birtakım itiraflar vardı da.

"Evet aslına biz akşam yemeği yemiştik ama işte..." Cassian bozuk sesiyle konuştuğunda ona çaresizce baktım. 

"Kusura bakma arkadaşımızın evine senden izin alarak gelmedik ama..." Luke'un cevabını beklemediğimden kaşlarımı çattım. Normal şartlarda böyle iğnelemelere cevap verecek biri değildi fakat bir süredir bakıştıklarından olacak ki rahatsız görünüyordu.

Michael araya girdi. "Hey Carol onu yemeyeceksen ben alayım mı?" Elimdeki hamburgere uzandığında başımı iki yana salladım. Elimden almasıyla bitirmesi arasında saniyeler vardı. Diğerleri de yavaşça yemeklerini yerlerken bir daha ses çıkaran olmamıştı. Çocukları yollayacak halim yoktu, zaten gitmelerini ve Cassian'la yalnız kalmayı da arzulamıyordum fakat böyle de geriliyordum. Cassian ne zaman gitmeyeceklerini anlayıp kalkardı acaba?

Kağıt çöpler ve teneke şişeler orta sehpada biriktiğinde yerimden kalktım. Luke da benimle kalktığında beraberce hepsini toplamış ve sözleşmiş gibi mutfağa ilerlemiştik. Mutfağa vardığımızda Luke'un yaptığı ilk şey tezgaha yaslanıp bana dönmek ve özür dilemek olmuştu.

"Kusura bakma, gerginlik yaratmak istemedim ama Cassian bu akşam bir garip gibi. Sürekli bizi süzüp rahatsız olarak inceliyor. Aranızca bir şey varsa bile arkadaşlarına karışamaz sonuçta değil mi? Tavırları beni rahatsız etti."

"Saçmalama Luke, elbette istediğiniz zaman gelebilirsiniz. Fakat onun sorunu sizinle değil, yalnızca... Uhm, bir konuşmanın ortasındaydık, kesilmesinden rahatsız oldu sanırım."

Çatılan kaşları bir anda gevşedi. "Ah, öyle desene. Yanlış bir zamanda geldik demek ki. Ben bizimkileri çaktırmadan toplayayım o zaman." Arkasını dönmeye yeltendiğinde aniden koluna sarıldım ve fark etmeden bağırdım. "Hayır, hayır-"

Sesimi alçattım. "Yani gerek yok. Ne gerek var ki? Sonuçta gelmişsiniz o kadar, gidecek değilsiniz? Neden gidesiniz ki? Ah, hatta burada kalın bu gece. Konuşuyorduk ya bir gün beraber sabahlayalım ve şarkılarınızdan konuşalım diye. Bu akşam harika değil mi? Bence çok uygun yarın zaten pazar." Koluna sarılmış bir halde hızlı hızlı konuşmuş ve başımı geriye atarak gözlerine masum bakışlarımı yollamıştım. Çaresiz bir haldeyim.

song of happinessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin