"Happy New Year." -Special Chapter-

1.9K 124 12
                                    

BEKLEDİĞİNİZ YILBAŞI ÖZEL BÖLÜMÜ GELDİ!

İYİ OKUMALAR.

31 Aralık 2007

"Hadi ama Destiny! Seni bekliyoruz!" annemin sesi kulaklarıma ulaştığında sol ayağıma da beyaz babetlerimi geçirdikten sonra hazırdım. Bugün annemin arkadaşları ile yemeye çıkacaktık. Babam her zamanki gibi eve geç gelecekti ve tam saat 12'de burada bile olmayabilirdi. Gerçi olmasa da olurdu. 11 yaşındaki kızına sürekli kızan ve vuran bir baba olmuştu. Eve gelmesini istemiyordum. Çünkü bana zarar veriyordu. Anneme de öyle. Bu aralar annemin elinden paraları da almaya başlamıştı. Bu yüzden annem bana yılbaşı hediyesi diye yan komşumuzun kızına küçük gelen babetleri bana hediye etmişti. Fakat bunu bildiğimden haberi yoktu. Onu üzmek hayatımda yapacağım en son iş olurdu çünkü. "Hadi ama birtanem bak geç kalacağız!" yeniden bağırdı, çilek kokan parfümümü de sıktıktan sonra. Merdivenlerden birer birer inerken yere kadar uzanan buz mavisi elbisemi tutmakla meşguldüm. Bu elbiseyi de karşı komşumuz Bayan Green almıştı. Şu yanakları ton ton olan, her tarafı kuru üzüme benzeyen, saçına boya yapmaktan vazgeçmeyen, sağ kolunun tamamı dövmeyle kaplı olan Bayan Green! Sanırım büyünce onun gibi olmak isterdim. O yanaklar nasıl da tontiş öyle! Merdivenlerden indikten sonra annemin kırmızı kısa elbisesini süzdüm ve kafamı iki yana salladım. "Annecim seni nasıl koruyacağım? Yine çok güzel olmuşsun!" dedim ve kollarımı göğsümde çaprazlayıp dudak büzdüm. Annem yanağımdan bir makas aldıktan sonra bir dizini yere koyarak çöktü. "Burda benden daha güzel bir şey varsa o da sensin Des." dedi ve kırmızı rujlu dudaklarını anlıma değdirdi. Ayağa kalktıktan sonra eliyle alnımı sildi ve güldü. "Kırmızı sana yakışacak."

Annem bir kez daha kahkaha attığında neredeyse vişne suyumu güzel elbiseme dökecektim. Bu kaçıncı kahkahasıydı böyle? Eğer annem sürekli böyle gülecekse arkadaşlarıyla daha fazla dışarı çıkmalıydı. Hem artık kocaman kız olmuştum ve evde tek başıma kalabilirdim. O da arkadaşlarıyla eğlenebilirdi. Belki de bizim okuldan Anna'yı çağırır onunla birlikte kalabilirdim! Bu fikri anneme söylemek için hızlıca sandalyeden kalktım ve masanın tem karşısında oturan anneme doğru koşturdum. Çocuklar için ayrı bir masa yapılmıştı ve ben bu kızlarla hiç eğlenmiyordum. Düşündükleri tek şey erkeklerdi. Ve şu yeni çıkan winx elbiselerinden bahsediyorlardı. Pembe olanlardan! Geçen seneye kadar bende pembe seviyordum fakat şu an hiç güzel gelmiyordu gözüme. Tanrı aşkına biraz olgunlaşmalılar! Annemin yanında yaklaşık 2 dakika boyunca dikildiğimi fark ettiğimde kafamı iki yana salladım ve kendim geldikten sonra annemin havada olan kolunu tutup çektim. Kırmızı bir sıvı aniden suratıma döküldüğünde ağzıma tatlı ama bir o kadar da tuhaf olan bir şey gelmişti. Annemin "Lanet olsun!" çığlığı ile kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Kafamı zorla kaldırıp anneme baktığımda ayakkabısının ve bacağının kırmızı olduğunu gördüm. Kafamı eğdiğimde ise istemsizce gözlerim dolmuştu. Buz mavisi elbisemin ön kısmı kıpkırmızıydı. "Defol şurdan Des!" annem bana bağırdığında ellerimi gözlerime götürdüm ve zorla ayaklarımı kontrol edip koşmaya başladım. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Annemin üstünü mahvetmiştim. Ayrıca bu güzelim elbiseyi daha da berbat hale getirmiştim. Neden kolunu tutmuştum ki? Kendime kızmaktan başka bir şey yapmıyordum. Bacaklarım yorulduğunda o an dışarı çıktığımı yeni fark etmiştim. Siyah kapıyı zorla ittirip karanlık bir sokağa çıktığımda yapış yağış olan elbisem yüzünden titremeye başlamıştım. Beyaz babetlerim kırmızı sıvının etkisiyle pembeleşmişti. Pembeden hoşlanmıyorum! Kafamı eğdim ve duvarın dibinde duran ufak yavru köpeği görmem ile yavaşça gülümsedim. Bir iki adım attığımda beni fark etti ve kafasını hızlıca çöp kutusunun altına soktu. Fakat oraya giremeyecek kadar büyüktü. Gülümsememi genişlettim ve acele ederek yavru köpeği kucağıma aldım. Kucağımda biraz mırıldandıktan sonra çenemden akan kırmızı sıvıyı yalamaya başladı. Gıdıklanmaya başladığımda kahkaha attım ve duvarın dibine çöktüm. Her ne kadar kirli olsa da şu an elbiseyi önemsemiyordum. Zaten yeterince kirlenmişti. Yavru köpeğin tüğlerini okşarken içeriden gelen patırtılar ile kaşlarımı çattım. Uzaklardan gelen annemin sesini duyuyordum fakat ne dediğini çıkartamıyordum. Yavru köpeği kucağımdan indirmeden kapıya doğru ilerledim ve kulağımı kapıya yasladım. Yavru köpecik kulağımı yalamaya başladığında kahkaha attım ve inmek istediğini anlayıp onu yere bıraktım. Dili dışarı çıkartmış sık sık nefes alırken kulağımı tekrar dayadım ve anlamaya çalıştım. "Kızımı bulun hemen!" diye bağırıyordu. Kafamı hayır anlamında salladım ve sesin biraz daha yaklaştığını duyunca yavru köpeğin dibimde havlaması ile yerimde zıpladım. Hızlıca onu kucağıma alıp koşmaya başladım ve sağdaki sokaktan dönüp karşıdaki çitleri süzdüm. "Sanırım burada!" bir erkek sesi duyduğumda kalbimi kulaklarımda duyuyordum. Yavru köpek bir daha havladığında işaret parmağımı ağzıma götürdüm ve 'Şhh!' dedim. "Senin adın artık Fındık. Lütfen sus fındık!" diye kulağına fısıldadım ve onu biraz daha kucağıma aldıktan sonra çitlerin öbür tarafına bıraktım. Buz mavisi elbisemi iki elimde tuttum ve kenardaki yüksek taşa çıkıp derin bir nefes aldım. Bunu yapabilirdim. Yapmalıydım. Nefesimi tutup atladığımda dengemi kaybedip yere düşmüştüm ama elbisem canımın yanmasını engellemişti. Ayağa kalkıp üstümü temizledim ve elbisemdeki yırtığa bakıp gözlerimi ovuşturdum. Bayan Green'in bana aldığı elbiseyi mahvetmiştim. Fındığı kucağıma aldım ve gözyaşlarımı serbest bıraktıktan sonra yavaşça yürümeye başladım. Arada bir arkama bakıyordum fakat kimse gözükmüyordu. Annemi görmek istemiyordum. Onu üzmüştüm. Ve o da bana haklı olarak kızmıştı. Fındık havladığında ilerideki adamları görmem bir olmuştu. Fakat adamlar beni fark etmemişti. Fındık bir daha havladığında hızlıca fındığı yere koydum ve ilerdeki çöp kutusuna koştum. Kenara sindiğimde fındığın poposunu sallayarak ilerlediğini gördüm. Çenemi yere koyup çöp kutusunun altından baktığımda iki çift ayak fındığa doğru yürüyordu. Nefesimi tuttum ve izlemeye devam ettim. Adaların biri "Bu şey de ne?" diye ağzını yararak konuştuğunda sarhoş olduklarını anlamıştım. Korkudan titremeye başlamıştım bile. "Baksana David belki de onunla eğlenebiliriz." diğeri konuştuğunda elimle ağzımı kapattım ve çığlık atmamak için zor durdum. Fındığa bir şey yapacaklardı. Anlamıştım. Fakat bunu yapmalarına izin veremezdim. Çöp kutusundan aniden çıktığımda yüzleri kirlenmiş ellerinde iki tane şişe olan adamları gördüm. Fındık kafasını bana çevirdiğinde koşarak ayaklarımın dibine geldi ve onu kucağıma almam için zıpladı. Hızlıca Fındığı kucağıma aldım ve sakince konuştum. "O benim köpeğim." sesim her ne kadar titresede başımı dik tutmaya çalışıyordum. "Demek senin köpeğin?" siyah bereli olan adam konuştuğunda onun ilk konuşan adam olduğunu anlamıştım. Kafamı hafifçe aşağı yukarı salladım ve bir adım geri gittim. "Hey korkma bizden belki seninle de eğlenebiliriz." ikisi de aynı anda gülmeye başladığında bir adım daha gittim ve koşmaya başladım. Fakat karşımdaki çit buna engel olduğunda fındığı yeniden çitlerden geçirdim ve üstüne çıkacağım bir taş aradım. Fakat omzumdaki bir el buna engel olup beni hızlıca yere doğru fırlattı. "Bırakın beni!" diye bağırdım ve gözlerimi sımsıkı kapattım. "Baksana David bizden korkuyor." gözlerimi hafifçe açtıktan sonra yeniden gülmeye başladılar. Fındık havlamaya başladığında adamların gülmesi aniden durmuştu. Kafamı kaldırdığımda karınlarından akan kanları görmem bir olmuştu. Çığlığı bastığımda adamlara yere yığıldı ve gördüğüm kişi ile daha da ağlamaya başladım. O buradaydı. Onları öldürmüştü. Ağlamamı arttırırken fındığın havlamaları uğultu gibi geliyordu. Birinin beni kucağına aldığını hissettiğimde gözlerim çoktan kapanmıştı. "Uyu." dedi sert ve cızırtılı bir ses. Gözlerimi her ne kadar açmak istesemde bünyem buna izin vermiyordu. Kafamı itiraz edercesine salladığımda anlıma sıcak bir şey değdikten sonra son kalan enerjimde yok olmuştu.

Islak bir şeyi çenemde hissettiğimde kafamı çevirdim ve yumuşacık bir şeyin üstünde olduğumu fark ettim. Bu seferde burnuma değdiğinde elimi burnuma hızlıca getirdim ve elimin altındaki bir şey tıslarcasına bir ses çıkartınca hızlıca gözlerimi açtım. Gözümün önünde salyalarını akıtan bir fındığı beklemiyordum. Hızlıca doğruldum ve etrafıma baktım. Altımda siyah bir şey vardı ve yumuşacıktı. Karşımdaki karaltı ile durdum ve gözlerimi ovuşturdum. Üstümdeki şeyi görünce istemsizce korktum ve geri çekilmeye çalıştım. Buz mavisi elbisem.. Yepyeniydi. Sanki yeni bir tane varmış gibiydi. Gözlerimi yeninden ovuşturdum ve açık olan ağzımı kapattım. "Uyanmışsın." sert bir ses duyduğumda kafamı kaldırdım ve simsiyah parlayan gözlerini gördüm. Fındık kucağıma atlayınca hızlıca onu kollarımın arasına aldım ve kafamı Fındığın tüğlü gövdesine gömdüm. Saçlarımda bir şey hissettiğimde kafamı hafifçe kaldırdım ve elinin saçımda olduğunu fark ettim. Ve grileşen gözlerini. Korkuyla yeniden kafamı eğdiğimde dışarıdan gelen sesleri net bir şekilde duyabiliyordum. "10..9.." Canavarım bana doğru yaklaştı. "8..7.." biraz daha yaklaştı. "6..5.." fındık kucağımdan atladı "4..3.." diğer kolunu da saçlarıma getirdi. "2..1.." kolları sırtımı sardı. "0" kafasını omzuma yerleştirdi. Etraftan gelen sevinç çığlıkları ve hawai fişeklerinin gürültüsü ile ellerimi zorla da olsa canavarıma sardım ve burnuma dolan çilek kokusuyla gülümsedim. Çileği seviyordum. Aniden benden ayrıldığında gözlerinin grimsi rengi kendini siyahlığa bırakmıştı. Fındık yeniden kucağıma geldiğinde benden biraz daha uzaklaşmıştı. Uzaktan gelen annemin "Destiny!" diye bağırışını duyduğumda kafamı hızlıca sesin geldiği yöne çevirdim ve bir ışık gördüm. Kafamı ona doğru çevirdiğimde çoktan kaybolduğunu gördüm ama kulağıma dolan fısıltısı bunu yalanlamıştı ."Yılbaşın kutlu olsun."

HERKESE İYİ YILLAR! 

I'm Scared Of YouWhere stories live. Discover now