Chapter Two

1.9K 152 304
                                    

EMMA

Birden nefes alamadığımı hissettim. Belki de nefesimi tutmuştum, bilemiyorum. Sadece yanlış duymuş olmayı umuyordum. Ya da bunun iğrenç bir şaka olmasını. Ama Harry yüzündeki ciddiyeti koruyordu, genelde şaka yaptığı zamanlardaki gibi birden dişlerini gösterecek kadar gülmeye başlamamıştı. Gülmesini istiyordum, bana bakmasını, beni sevdiğini söylemesini ve sıkıca sarmasını. Oysa onun tek yaptığı gözlerimin içine bakmak ve benden herhangi bir tepki beklemekti.

Ne söyleyecektim ki? Böyle bir durumda ne söylenir bilmiyordum. Evet, daha önce ayrılıklar yaşamıştım ama onlar farklıydı, hiçbiri ayaklarımı yerden bu denli kesmemişti. Onlarda bazen takılmış, bazen de dizlerimin üzerine düşmüştüm. Fakat toparlanmıştım da, kanayan yaralarıma iyi bakmış ve kendimi iyileştirmiştim. Şimdi... Şimdi gökyüzündeydim, bulutlara dokunuyordum ve bu sefer dizlerimin üzerine düşüp ufak sıyırıklarla atlatamayacaktım. Yere çakılacaktım.

Peki neden bunu istiyordu? Her şey çok güzeldi, değil miydi? O çok mutlu görünüyordu, ben zaten kuşlara eşlik ediyordum. Birden ne olmuştu da benden bunu istiyordu. Bunu nasıl elimden alırdı?

Ben cevap vermemeye devam edince yumuşak bir sesle "Emma," dedi. Sesi sızlanıyormuş gibi çıkmıştı. Sanki bir şey söylemem için yalvarıyormuş gibi. Bu ses tonu hiç hoşuma gitmemişti, içinde tanımadığım duygular seziyordum ve bu beni ölümüne korkutuyordu. Nereden almıştı o duyguları? Nasıl bulaşmıştı sesine?

Ayrıca buna hakkı da yoktu. Hem ayrılmak istediğini söyleyip hem de adımı bu denli güzel söyleyemezdi. Göğsümün sıkıştığını hissettim birden. Sadece gözlerimi kapatmak ve bir daha da açmamak istiyordum. Ama yapamadım, o gözlerime bakarken gözlerimi ondan alamadım. Fakat dudaklarını araladığını görüp tekrar konuşmaya yelteneceğini anladığımda, bütün enerjimi topladım ve bu sefer ben konuştum. Tek kelime söyleyebilmeye konuşma denirse tabi.

"Sus." Demiştim. Ancak bunu söyleyebilmiştim çünkü akciğerlerime hava gitmiyormuş gibi hissediyordum. Gözlerine bakmak artık canımı yakmaya başladığı sırada başımı eğdim ve ellerini hâlâ ellerimde tuttuğumu fark ettim. Hayatımın sonuna kadar tutmak istediğim ellerini avuç içlerimden çekmek istediğini söylüyordu şimdi.

Titreyerek kendime çektiğim ellerimi göğsüme bastırırken bu kâbustan uyanmak için sol elimi çimdikledim. Yetmeyince, uzamaya başlamış olan tırnaklarımı bütün gücümle avuç içime geçirmiştim. Ama işe yaramıyordu. Hâlâ bu koltukta, onun karşısında oturuyordum.

Harry ne yaptığımı fark ettiğinde "Yapma." Dedi endişeyle. Elini uzatıp beni durdurmaya çalıştığında hemen yerimden sıçradım ve ayağa kalktım. Titriyordum. O ise şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Dokunma." Oldu dudaklarımdan çıkan bir diğer kelime. Boğazımdaki yumru da varlığını göstermeye başlamıştı. Ona, parmak uçlarıyla yaralarımı iyileştirebilen adama bana dokunmamasını söylemek çok ağırdı.

"Tamam. Tamam, dokunmuyorum ama lütfen sakin olur musun?" Diye mırıldandı. İki elini de avuç içleri bana dönecek şekilde havaya kaldırmıştı. Bulunduğum duruma rağmen saçma bir şekilde gülmek istedim. Bunu genelde üzerine atlayıp onu öpücüklere boğmadan önce beni durdurmak için yapardı ama asla başarılı olamazdı. Sonunda bir yerlere yuvarlanırdık ve o da pes edip kıkırtılar eşliğinde onu öpmeme izin verirdi.

Derin derin nefes alıp verirken biraz daha toparlanmış hissettiğimde "Başkası mı var?" dedim ondan uzak durmaya devam ederken. Birden gözümün önüne, onun ben olmayan birisiyle oluşu geldi. Başkasına gülüşü, elini tutuşu, onu öpüşü ve sevişi. Tekrar dağılmamak adına kendimi sıktım, yine de hâlâ biraz titriyordum. Şu an aynı anda o kadar çok şey hissediyordum ki ne hissettiğimi ben bile zar zor fark edebiliyordum.

Separation Parade | H.SWhere stories live. Discover now