Bir Beyaz Mendildir "KADER"

Start from the beginning
                                    

"Hiç mi yani."

"Tesadüfen karşılaşırsan belki."

"Yukarısı nasıl peki."

"Çok merak iyi değil buralarda haberin olsun."

"Tamam. Ben öyle sohbet olsun diye..."
Melike belli etmemeye çalışsa da korkmaya başlamış bir yandan da yorgunluktan bitkinleşmeye başlamıştı.

Halil beyin evinde sabah herkes için kötü başladı. Babaannesi melikenin yatağına bıraktığı mektubu okur okumaz feryad ederek bütün evi topladı başına. Mektubun her satırını okurken biraz daha yıkıldı koskoca Halil Ağa. Hemen jandarmayı arayıp belki geç değildir diye ümit etmek istedi.

Karakol o gün her zamankinden sakindi. Durali başçavuş, Osman Kanat, Uğur Teğmen çay içip askerler hakkında konuşuyorlardı. İçeri Oğuz girdi. Uğur Teğmen;
"Söyle Oğuz."

"Komutanım Halil Derbent ihbar için aradı."

"Ne olmuş köyde mi sıkıntı çıkmış?"

"Yok komutanım kızı mektup bırakıp kaçmış. Sanırım...dağa."

Uğur Teğmen bir süre sadece sustu ne hissedeceğini bilememişti. Osman ve başçavuşun emrini beklediğini fark edince;
"Osman timini topla beraber çıkıyoruz. Başçavuşum sen Halil beylere git bak bakalım başka bir şey bırakmış mı?" Dedi.

Uğur Teğmen, Osman ve timi ile birlikte yola çıktı.
"Sence geç olmadan bulabilirmiyiz Osman?"

"Bilmiyorum komutanım ama genelde yeni aldıkları kişileri önce arazide biraz zaman geçirsin biraz da emin olmak için kampa götürmeden bir gezdirirler. Öyle olursa bulabiliriz hızlı hareket etmeliyiz ama."

"Bu artık sadece kızı kurtarmak değil, Halil Bey'in devlete olan inancını da etkileyecektir Osman."

"Aynen öyle komutanım. Poyraz! Daha hızlı hadi hadi."

Durali başçavuş Halil Derbent'in evine gelmişti. Mektubu okuduktan sonra teğmeni aradı.
"Teğmenim kız açık açık kendisi gitmiş. Herşeyi de yazmış."

"Göstere göstere çıkmış yani. Anladım başçavuşum bir haber alırsan haber verirsin."

"Tamam teğmenim."

Uğur Teğmen etrafı izlerken uzaklardan gelen 8-9 kişilik grup dikkatini çekti. Askerlere hemen 'mevzi alın' emrini verip, beklemelerini söyledi. Uğur Teğmen'in emri ile ateş başladı. Çatışma devam ederken Uğur ne kadar baksa da Melikeyi aralarında göremedi. Köye kaçtıklarını düşününce;
"Osman ben köye iniyorum 2 askeri de yanıma aldım kızı köyde saklamaya götürdüler sanırım."

"Tamam komutanım biz burdayız."

Köye hızlı bir şekilde indiğinde Melike ve yanında bir kadını görünce peşlerine düştü. Melikenin yanındaki Songül Uğur teğmeni vurmaya çalışınca Uğur önce davranıp kadına ateş etmişti. Yalnız kalan Melike ağlamaya başlamıştı. Uğur yavaşça yanına yaklaşıp "iyi misin Melike?" diye sorsa da Melike onu duyuyordu. Yerde yatan kısa sürede arkadaş olduğu Songülün yavaş yavaş ölümünü izliyordu. En son yerden Songülün silahını alıp Uğur teğmene yöneltti.
"Onu sen öldürdün. Sen öldürdün."

"Ben vurmasam o beni vuracaktı Melike. Bırak o silahı gel."

"Hayır. Öldürdün onu."
Melike bir yandan ağlayıp bir yandan silahı tutmaya çalışıyordu. Uğur arkadan gelen askerleri gördü. Teğmenlerine silah doğrulttuğu için Melikeyi vuracaklarını fark edince "Durun. Ateş etmeyin." diye emir verdi. Melike tüm ısrarlara rağmen silahı indirmiyordu. Askerler "ama komutanım" diyerek artık müdahale etmek zorunda olduklarını söylüyordu. Böyle olmayacağını anlayan Uğur;
"Hayatını böyle mahvetmene izin vermicem Melike. Özür dilerim."
Dedi ve Melikeye hızla yaklaşıp elindeki silahı zorla alıp hızla attığı tokat ile bayıttı. Kucağına yığılan kızı da alıp  köyden askerlerle birlikte çıktı.

ÇOK GEÇ "DEĞİL"Where stories live. Discover now