on yedi

620 50 39
                                    

Kim Jennie;

Gözlerimi kırmızı ojeli tırnaklarımdan çekerek yanımdaki koltukta oturan Jongin'e bakmaya başladım. Benimkinden daha güzel küçük bir burnu, oldukça belirgin yüz hatları ve dikkat çekici gri saçları vardı.

Saçlarına hâlâ alışamamıştım desem çokta yanlış olmazdı çünkü hâlâ bana dehşet iyi geliyordu.

"Bütün yol beni mi izleyeceksin?" dedi, sırıtarak. "Bir de dün akşam duygularından kaçmadığını söylüyordun."

"Bu duygularla alakalı değil," dedim, umursamazca. Onu izlerken yakalandım diye utanıp kızaracak değildim. "Güzel bir yüzün var, yüzünü inceliyordum."

Gözlerini kısaca bana çevirdi. "Olay sadece dış görünüşüm yani?"

"Bir ara hatırlat," dedim, söylediğine cevap vermeyi reddederek bacaklarımı uzatırken. "Yüzünü çizeyim."

Gözleri kısa bir anlığına uzattığım ve üzerimdeki kısa elbiseden dolayı komple açık olan bacaklarıma kaymış, ardından tekrardan bana dönmüştü. "Resim mi çiziyorsun?"

"Daha çok portre," dedim, omuz silkerek. "Sehun'un portresini de çizmiştim mesela. Odasının duvarında asılı."

Kaşları kalktı. "O portreyi sen mi çizmiştin?" Durdu. "Herkesi çiziyor musun?"

"Bazen sokaktan geçerken gördüğüm yüzler hafızamda takılıp kalıyor," diye mırıldandım. Resim çizdiğimden pek kimsenin haberi yoktu. Sanırım bir ben, bir de Sehun biliyordu. Ve artık, bir de Kai. "O yüzleri saatlerce, bazen günlerce unutmuyorum. Portrelerini çizdiğim anda ise, kaybolup gidiyorlar."

Gözleri kısa bir anlığına gözlerime değdi. "Olur," dedi. "Çizersin."

"İzin istememiştim," diyerek dudaklarımı yaladım. Kampüse geldiğimizi gördüğümde bacaklarımı indirerek aynadan kısaca kendime baktım ve saçlarımı düzelterek çantamın önündeki dudak parlatıcımı çıkartarak biraz daha sürdüm.

Jongin arabayı park ettiğinde ve kısaca bana döndüğünde ben de dudak parlatıcımı çantama geri koymuştum. "Ne?" dedim, öylece bana bakmaya devam ettiğinde. "Bir şey mi oldu?"

"Hazır olup olmadığına bakıyordum." Ardından sırıttı. "Senin her zaman hazır olduğunu utmuşum."

"Hazır olmamı gerektirecek hiçbir şey yok," diyerek omuz silktim ve arabadan inerek kafamdaki güneş gözlüklerimi gözlerime indirdim. Jongin de arabadan inerek yanına gelmiş, elime uzanmış ve parmaklarımızı birbirine kenetlemişti.

"Kampüsün göz bebeği Jennie Kim," diyerek sırıttı, Kai. "Şu an bir erkekle el ele."

"Bunun bir başarı olduğunu mu düşünüyorsun?"

Gözlerini bana çevirdi. "Kampüsün göz bebeği olan Jennie'yle sevgili olmanın mı?" Ardından omuz silkti. "Hayır. Ben narsisistik kişilik bozukluğu olan Jennie'ye bir şeyler hissettirebildiğim için kendimle gurur duyuyorum."

Birkaç saniye gözlerinin içine baktım. Gözlerimde nasıl bir ifade olduğundan emin değildim ancak görmesini asla istemezdim, iyi ki gözlük takmıştım.

i want to do bad things with you • [jenkai]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin