beş

925 54 25
                                    

Kim Jongin;

Oh Sevgili Sehun'un bugün doğum günüydü ve bunu büyük bir partiyle kutlamaya karar vermişti. Partilere katılmayı kısmen seviyordum, fazla kalabalıktan hoşlanan bir insan değildim ancak kendi arkadaş grubumuzla oturduğumuzdan kalabalık pek de umrumda olmuyordu.

Kocaman masada oldukça kalabalık bir şekilde oturuyorduk ve tek eksiğimiz Sehun'du. Ailesi Seul'de yaşamıyordu ve bu kocaman ev sadece Sehun'a kalmıştı. Dışarıda veya kendi evinde bir parti verip evün ağzına sıçmak yerine ailesinin evinde vermeyi tercih etmişti.

"Oğlum ben çok yorgunum ya," diyerek esneyen Chanyeol, gözlerini kısaca masada gezdirdi. Ben, Chanyeol, Bakehyun, Irene, Joy ve Seulgi beraber oturuyorduk. Baekhyun ve Seulgi muhabbet ediyorlardı, bunun dışında kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Sehun birkaç arkadaşına selam vereceğini söyleyerek yanımızdan ayrılmıştı ve geri gelmemişti.

"Üzerinize ölü toprağı mı atıldı lan?" diye bağırarak yanınıza gelen Suho Hyung'u gördüğümde sırıttım. "Ne bu haliniz? Hepiniz oturmuşsunuz bir yere, ses çıkartan yok."

"Suho," diyerek sırıttı, Baekhyun. "Sen gelmeseydin sıkıntıdan patlayacaktım burada!"

Suho Hyung sırıtarak Baekhyun'un yanındaki boşluğa oturduğu sırada bir yandan da konuşmaya devam ediyordu. "Sehun nerede? Doğum günü çocuğu o ama..."

"Arkadaşlarına selam vermeye gitmişti, oppa," diyen Seulgi gülümsedi. "Gelir birazdan."

"İti an demişler," diyerek sırıttı, Suho Hyung. Suho Hyung bizden iki yaş büyük olduğundan üniversitesi çoktan bitmişti ve babasından işleri devralmıştı. Çok yoğun çalıştığından pek görüşebildiğimizi de söyleyemezdik.

Masanın yanında duran Sehun'a bakmak için kaldırdığım kafamla beraber görmeyi beklediğim yüz kedi gözlere sahip olan Kim Jennie değildi. Yanında arada bir gördüğüm, güzel bir kız vardı ancak ismini hatırlamıyordum. Sehun, Suho Hyung'a elini uzattığı sırada Kim Jennie, Seulgi ve Irene'nin üzerinde ters bakışlarını gezdirmiş, ardından yanımdaki boşluğa oturmuştu.

Evet, her partide onu görüyordum ancak oturduğu yer bugüne kadar hiçbir zaman benim yanım olmamıştı. Benim yanım olmayı bırakın, bizim oturduğumuz masaya kuzeni burada olmasına rağmen adım dahi atmazdı. Kendi küçük arkadaş grubuyla beraber otururdu ve etrafta olan biten hiçbir şeyi umursamazdı.

"Selam, Jongin-ie," diye mırıldanarak güldü ve rujlu dudaklarını yalayarak düzleştirdiği saçlarını omuzlarından geriye iteledi.

Kaşlarım çatıldı, ne yapmaya çalışıyordu?

Seulgi'nin gözleri Jennie ve benim üzerimdeydi, doğrudan ikimize bakıyordu ve ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi.

"Jisoo-ssi," diyerek Jennie'nin arkadaşına seslendi, Sehun. İsminin de Jisoo olduğunu öğrenmiş olmuştum. "Ne içmek istersin? Jennie yine şampanya isteyecek ancak seni bilmiyorum."

"Belki... Bira?"

Sehun başını sallayarak masadan içki almaya gitmek için kalktığında Jisoo, bizimkilerle sohbet etmeye başlamıştı bile. Jennie'nin aksine oldukça içten ve güleryüzlüydü.

"Jisoo, bak," diyerek gözlerini kıstı, Jennie. "Irene ve Seulgi de buradaymış."

Jisoo gözlerini kısaca Irene ve Seulgi'ye değdirdi. Gözlerinde tuhaf bir ifade vardı. Sanki onlara üzülüyormuş gibiydi.

Ardından Jennie onlara bakmayı bırakarak gözlerini bana çevirdi. Gözleri kısa süre önce mavi-yeşil arası bir renge boyattığım saçlarıma kaymıştı.

i want to do bad things with you • [jenkai]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin