on üç

685 52 32
                                    

Kim Jongin;

Bu sabah, hayatımda ilk defa yatağımda bir başkasıyla uyanmıştım. Daha önce birlikte geçirdiğimiz o gecede bile sabah yanımda onu bulamamıştım. O gece ne kadar uyumuştu bilmiyordum ancak erken kalkmış olmama rağmen Jennie çoktan gitmişti.

Şimdi yanımdaydı ve hâlâ uyuyordu.

Uzun saçları beyaz yastığa dağılmıştı ve yüzü bana dönük bir şekilde uyumaya devam ediyordu. Suratında her zaman var olan o sert ve kendine güvenen ifadesi yoktu. Pürüzsüz yüzü ve hâlâ uyuyor olması sebebiyle bebek gibiydi.

Derin bir nefes alarak dudaklarımı yaladım ve elimi kaldırarak saçlarına uzattım. Dokunmadan önce duraksamış, bir süreliğine beklemiştim. Ona dokunurken tereddüt ediyordum, bundan rahatsız olacakmış gibi hissediyordum.

Ben onun saçlarını okşamaya başladığım sırada gözlerini açmış, birkaç saniye etrafta gözlerini gezdirmişti ve göz göze geldiğimizde kaşlarını çatmıştı. Çatılan kaşları beni gördüğünde gevşediği sırada elimi saçlarından çektim.

"Günaydın," diye mırıldandığımda cevap vermeden bana bakmaya başlamıştı. Ne tepki vereceğini kestirmek çok zordu.

"Jongin," diye mırıldandı, dudaklarını yalayarak. "Ben..." Derin bir nefes aldı, gözleri tam gözlerimin içine bakıyordu. "Saçlarımı okşar mısın?"

Kaşlarım kalktığı sırada bana hâlâ o hafif çekingen balışlarıyla baktığını fark ederek saçlarıyla oynamaya başladım. Küçükken, ablam saçlarıyla oynanmasını çok sevdiğinden sürekli onun saçlarıyla oynardım ve bu bana ablamı hatırlatmıştı.

"Jennie," dedim, bir elim hâlâ saçlarının arasındayken. "Bir şey mi oldu?"

Daha yeni uyanmıştı ancak biraz tuhaf ve düşünceli duruyordu. Ayrıca benim tanıdığım, az çok tanımaya çalıştığım Jennie benden onun saçlarını okşamamı istemezdi.

"Belki," diye mırıldandı, yattığı yerde dikleşerek. Sırtını yatak başlığına yaslayıp kısaca bana bakmış, ardından yataktan kalkmıştı. "Ben bir duş alayım, sen de duş alıyorsan al. Kahvaltıyı burada yapalım, dışarıya çıkmak istemiyorum. Uçak kaçtaydı? O zamana kadar bir şryler yapabiliriz."

"Sekizde."

"Tamam," diyerek dudaklarını büzdü. "O saate kadar biraz dolaşalım. Ben birkaç yere bakmıştım, güzel ve gidilebilecek yerlere benziyorlardı. Sonra da yemek yeriz, akşama doğru da havaalanına geçeriz."

Kontrolün onda olmasını çok seviyordu. Her şeyi yönetmeyi ve her şeyin onun etrafında dönmesine bayılıyordu ve bunu bazen farkında bile olmadan yapıyordu. Şu an mesela, her şeyi kendi kontrolüne aldığının farkında bile olmadığına emindim.

"Tamam," dedim. "Ben de girip bir duş alırım bu sırada."

Üzerinde sadece ona kocaman olan benim tişörtümle odadan çıktığında saçlarımı karıştırarak yanaklarımı şişirdim.

"Jennie," diye mırıldandım, yanına ilerleyerek. "Kahvaltı hazırlamayı bildiğine emin misin?"

Pankek yapacağını söylemişti ancak o pankek yapana kadar öğlen olacak, kahvaltı saati çoktan geçecekti.

"İtiraf ediyorum," diyerek ofladı. "Kahvaltı hazırlamayı bilmiyorum."

i want to do bad things with you • [jenkai]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin