dört

101 34 34
                                    

Ardından bavulunu sürükleyerek otogara girdi Süveyda. Dayanamamıştı hasretine sevdiği adamın. Onu beklemek yerine ona gitmeyi seçmişti bu kez.

Günlerce uğraşmıştı gidecek cesareti bulmak için, ve şimdi sevdiğine gidecek yola çıkıyordu.

Otobüse binecekken duraksadı, ya istemezse onu, ne yapardı o zaman? Düşüncesi dâhi yüreğine bir bıçak gibi saplandı. Evi olmuştu Câhit, onu evsiz bırakmazdı, bırakamazdı.

Derin bir nefes çekti içine, bindi otobüse. Cam kenarına oturup beklemeye başladı hareket etmesini. Kafasından kurup kurup duruyordu ne yapacağını. Çocuk gibi heyecanlıydı, kavuşacaktı ya evine, sevdiğine...

Otobüs hareket ederken başını soğuk cama yasladı, yağan yağmuru izlemeye başladı. Son zamanlarda yağmurlar bitmek bilmiyordu şehrinde, sanki Süveyda'nın dökemediği gözyaşları yağmur olup yağıyordu. İç çekti Süveyda, ağlasa ağlayamazdı ya, bari yağmurlar dökerdi içini.

İçi içini yiyordu Süveyda'nın, karasızlıklar içindeydi hâlâ. Bir korku vardı yüreğini kasıp kavuruyordu, onun eskisi gibi olduğunu umut etmekten başka bir şey gelmiyordu elinden. Belki biraz uyusa geçer diye düşünerek, otobüs sarsılırken uykuya daldı. Ancak bilmiyordu Süveyda, rüyalarına girecek  kadar çok sevdiğini...

*****

Uyandığında otobüs durmuştu, insanlar inmeye başlamıştı. Toparlanıp ayaklandı hızlıca. Otobüsten inerken kalbi göğüs kafesinde bir kuş gibi çırpınıyordu Süveyda'nın. Aşmıştı yolları, gelmişti sevdiğine. Onu nerede bulacağını adı gibi biliyordu ama, içindeki korku ona mâni oluyordu.

Havasını ciğerlerine çekti özlediği şehrin, anıları yeniden anımsadı. Burukça gülümsedi, geçmiş günleri özlüyordu.

İç geçirip bavulunu aldı ve arkasından sürükleyerek yavaş adımlarla otogardan ayrıldı. Onları ayıran yollar artık bir hiçti...

Ah bu yollar, sizi ayırdılar Süveyda.

Medya; Rei - Ah Bu Yollar

çiçekler ektim acılarımaWhere stories live. Discover now