iki

221 66 51
                                    

Yaslandığı duvardan doğruldu Câhit. Kaldırdı başını göğe doğru, uçuyordu kuşlar uçsuz bucaksız gökyüzünde. Keşke, dedi içinden, bir kuş olup sana uçsam Süveyda. O uzun yolları kat edip sana gelsem. Yine öpsem müjgânından...

İç geçirdi Câhit, özlemini kelimelere sığdıramıyordu. Bıçak gibi saplanıyordu kalbine. Sıkışıyordu yüreği...

Yürümeye başladı ıslak kaldırımlardan, sensiz şehrime yağmurlar yağıyor Süveyda.

İçi yanıyordu Câhit'in. Bir yangın vardı yüreğinde, sönmüyordu. Yağan yağmurlar bile söndüremiyordu yürek yangınını... Cayır cayır yanıyordu içi. Öyle ki uyku girmiyordu gözlerine. Sabahlara kadar dolaşıyordu şehrinde, adımlıyordu sokakları. Arıyordu sevdiğini boş sokaklarda, bulamayacağını bile bile...

Bulsa dâhi nasıl giderdi ki ona, yaptığı onca şeyden sonra. Kucaklar mıydı onu yeniden, öper miydi kırıklarından? Oysa çok üzmüştü meleğini, yakmıştı çiçeklerini. Kendi bile affedemezken isteyemezdi ki bunu ondan, yapamazdı. Öyle büyük nefret duyuyordu ki kendine, hiç üzmek istemediği onu kırmıştı, paramparça etmişti. Yanmak istedi, kor ateşte yanmak.

Ve korkağın tekiydi Câhit, bir veda etmekten korkmuştu. Gözlerindeki hayal kırıklığını görmekten öyle korkmuştu ki. Veda etmeden gitmişti, kaçmıştı. Onun tek gözyaşını görse paramparça olurdu yoksa.

Tüm bunlar onun içindi, kendini uzak tutmaylıydı ondan. Kendi yanarken onu da yakıyordu çünkü. Yakıyordu sevdiğinin çiçek bahçelerini... İzin veremezdi daha fazla, bunun böyle sürmesine. Ne acı ki, yıllarca herkesten sakındığı kızı, bu kez kendinden koruyordu.

Dayan, dedi her defasında söylediği gibi kendine. Her şey onun için. Ona iyi gelmiyorsun.

Gidiyorsun gide gele, yaşıyorsun öle öle Câhit...

Medya; Emir Can İğrek - Aşk Yasal Cinayet

çiçekler ektim acılarımaWhere stories live. Discover now