Marcus amcanın sinirleri şimdi tavan yapmıştı, çünkü ben ona boyun eğmeyerek, Ariyan amcayı savunmuş ve onun yanında olmuştum.

" Seni pis fare, pis müslüman.. " Diye gürledi Marcus amca bakışlarıyla bana bıçak sallayarak.

" Asıl pis olan sizlersiniz, babanız yaşında ki Amcaya hürmet göstereceğinize, siz önünüze katmış hırpalıyorsunuz. Şimdi bu diyeceklerimi o beyinsiz aklınıza iyice sokun, " Beni o soğuk mezardan çıkaran kişi erkek değil, kadındı. Hemde maskeli bir kadın. Kim olduğunu da bilmiyorum. Beni mezardan çıkarıp, ansızın zile bastı ve karanlıkta kayboldu. "

Şimdi Ariyan amcayı serbest bırakın ama önce bu yaptığınız terbiyesizce hareketleriniz için ondan özür dileyip, helallik isteyin. " Dedim nefret dolu bakışlarımı onlardan alıp, yerine kocaman gülümseme yerleştirirken, küçük ellerimi Ariyan amcanın omzuna koydum.

Açelya abla cesaratime hayran kalmış olma ki, hayran hayran beni izliyor ve gözleriyle " Lütfen artık dur, yoksa sonun kötü olacak. " Diye bağırıyordu.

Birden kahkaha sesi yükseldi. Bu iğrenç ses midemi bulandırıyor kusmam için direniyordu.

" Hay hay prenses hazretleri, başka bir arzunuz var mıydı? Çay ya da kahve.  Dolores, koş küçük prensesimize buzlu su getir, baksana aramızda ateşli dalgalar esiyor, buzlu su getirde ateşli dalgalar yerini soğuk rüzgârlara bahşetsin. " Diyerek dalga geçercesine gülücükler saçıyordu. Ağzından akan tükürük salyaları hava da dans ettikten sonra zemini öpüyordu.

Ben Marcus amcanın bu söylediklerini kulak ardı edip, Ariyan amcayla ilgilenmeye devam ediyordum bir yandan da özür diliyordum. Bu yaşananlar benim yüzümdendi. Ariyan amcanın suçu yoktu, buradaki herkesin suçu yoktu. Sadece Anzelha teyze ve Marcus amca suçluydu.

Kahkaha atmaya devam ederken merdivenleri tırmanıyordu Marcus amca, peşi sıra arkasından da Anzelha teyze  çıkıyordu, eşinin kahkahasına ortak olmaya çalışırken.

Dolores ve Açelya abla bana eşlik ederek Ariyan amcaya yardım etmeye başladılar.

İçli içli ağlayarak Ariyan amcaya sarıldım küçük ellerimle. " Beni affet ne olur, çok özür diliyorum amca " dedim akan sümüğümü geri içeri çekerken.

Kadife gibi yumuşacık sesiyle ve gülen gözleriyle, " Sorun değil, özür dileme lütfen küçük kız " dedi Ariyan amca yarı gülümsemeyle. " Beni suçlayacakları apaçık ortadaydı. Ben bahçıvandım. Bahçe benden soruluyordu. Benden habersiz hiç bir kuş uçmazdı. Bırak bahçeye insan geçmesine her hangi bir hayvan bile geçmeye cüret edemezdi. O gün sen mezardan çıkınca, ben bile çok şaşırmıştım. Mezar kapalı kutuydu. Nasıl ki kutu kendi kendine açılamıyorsa, mezarda öyle açılamazdı. "

Haklısın amca fakat bende tanımıyorum bu maskeli kadını. Hayatımı neden kurtardığınada anlam veremedim. Beni kurtarıp bu karanlık mahzene geri yolladı.

Önce derin bir nefes aldım. Sonra emin sesimle şu cümleler dökülüp evin boşluğunda yankılandı, " Bir gün şu dört duvar arasında ki zincirleri kıracak özgürlüğe kavuşacağım. "

Marcus amca oturduğu yataktan doğrulup Anzelha teyzenin dibinde biterek, " Eski neşen kalmamış; yüzün, sonbahar mevsimi gibi solmuş bir çiçeğe dönmüş " dedi üzgün bir ifade takınarak.

" Aklımda hâlâ o mezar var " diye iç çekti Anzelha teyze. " Bu küçük kızın o mezardan çıkması imkansızdı. O ölecekti biz ise burada bayram edecektik " diye kendini paralıyordu.

Sevgili eşim Anzelha, " Lütfen sakin ol. Kendini paralamayı bir kenara bırak. Bu savaş henüz yeni başlıyordu. Elbette bu savaşın galibi biz çıkacağız, Helin o yarım aklıyla ve küçük gövdesiyle bize daha fazla dayanamayacak. Çünkü onun kanatları yok, kahramanı yok, sırtını yaslayacağı bir dağı yok, sığınacağı bir limanı bile yok. Onun sadece iman şuuru ve Allah'ı var. Allah'ını elinden alamayız belki ama imanını yok edebiliriz. Güven sen bana. Herşey güzel olacak. " Diye haykırıyordu eşine sarılıp onu yatıştırarak.

Odama giderken ister istemez onların bu dediklerine kulak misafiri olmuştum. Marcus amcanın bu sözleri bedenimi kurşun misali delip ruhumla buluştu.

Çok çetin ve kararlı konuştu. Sanki hayatımı cehenneme çevirmekte and içmişti.

Bir alkış tufanı koptu Anzelha teyzenin tarafından.

Şimdi ikisi beni farketmiş olmalı ki, beni dikizliyorlardı.

Sabır dolu bakışlarımı Anzelha teyzeye çevirdiğimde eşinin sözlerini tasdik eder nitelikteydi kirli gülümsemesini peyda ederken sulu gözlerime.

Artık anlıyorum ki bu iki canavardan bana kurtuluş yoktu ama benim Allah'ıma kadar umudum ve sabrım vardı. Madem onlar hayatımı cehenneme çevirmekte yemin etmişti bende onların hayatlarını cennete çevirmekte Allah'ın yaşattığı imtihan doğrultusunda and içerim.

Tek inancım imanım ve Rabbim olsada bu savaşı ben kazanacağım, sonu ölümde dahi olsa.. Artık onların kuralları yanında benim hükümsüz kurallarım da yer alacaktı fakat onlar bunları göremeyecekti. Çünkü ben onların güzel yerlerinden vuracaktım duâ silahımla.. Ve bu silah Rabbim'in izniyle onları baştan uca kadar değiştirip Müslümanlığa sokacaktı.

Hadi bakalım savaş başlasın.. Gazamız mübarek olsun..

Bu iyilik-kötülük savaşını bakalım hangimiz kazanacağız. İkiye tek olun bakalım..

" Allah yolunda savaşın ve bilin ki elbette Allah (işiten ve dualara icabet eden) Semi’, (her şeyi bilen) Alîm’dir. " (Bakara 244)

“ Size karşı savaş açanlara, siz de Allâh yolunda savaş açın! Fakat haddi aşmayın! Muhakkak ki Allâh, haksız yere saldıranları sevmez. " (Bakara, 190)

Esselamun Aleyküm Rahmetullahi ve Bereketuhu güzel insan..

Arkadaşlarınızı davet ederseniz çok sevinirim..

Okuduktan sonra düşüncelerinizi  yorumlarda beyan ederseniz mutlu olurum..

Yıldıza da basmayı unutmayın lütfen..

Şimdilik en sevgiliye emanet ediyorum hepinizi..

İnstagram hesabım; kubradikce31

♡☆♡☆♡☆

GİRYE MEŞHUN  ( BENİ OKUYAMAZSINIZ )Where stories live. Discover now