Her zaman olduğu gibi kahverengi koltuğa oturmuş, yağmurun altında sırılsıklam olan bahçeyi izliyordum. Nedense bugün içimde tarif edilemez bir keder vardı. Hiç tanımadığım annemin ölümü, babamın hastalığı yüzünden beni acımasız insanlara verip, terk edişi tüm hayallerimi suya gömmüştü.
Derin bir iç çekerek hıçkırıklarıma boğuldum. Yüreğim acıyla kıvranırken içten içe yine gözyaşlarım karışıyordu her günüme. İşte diyorum kendi kendime yine sevgili dostlarım görünmeye başladı. "Ağla biz buradayız, seninleyiz" dercesine dökülüyordu gözlerimden. Bulutlar bile hâlime üzülmüş olmalı ki onlarda eşlik ediyordu bana. Sanki bulutlar da benimle birlikte gözyaşlarını döküyordu yeryüzüne ve böylece kurumuş toprağa can veriyordu.
Ben daha çok ağladıkça, yağmur beni anlamışçasına şiddetini daha çok arttırıyordu. Ağlayışlarımı kimse duymasın diye ellerimle ağzımı kapatarak bastırmaya çalışıyordum. Kendime, çaresizliğime ağlıyordum. Bitap düşmüş ahvalime, acılar içinde yaşadığım hayata ağlıyordum.
Sanki yaşadığım hayat değil, azap çemberiydi ve sanki bu çember sadece benim etrafımda dönüyordu. Zaten bu çember sayesinde hayatım tamamen altüst olmuştu. Çevremde ki acımasız, kötü insanlar, hayatımın bana karşı hazırladığı hain tuzaklar... Ve bunlar arasında yapayalnız kalmış minik bir kız çocuğu. Firdevs Cihat...
İşte benim imtihanla dolu asıl hikâyem bundan sonra başlıyordu.
Esselamun Aleyküm saygı değer okuyucularım...
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Bir de arkadaşlarınızı etiketlerseniz çok sevinirim.
Allah'a emanet olunuz.
★★★
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRYE MEŞHUN ( BENİ OKUYAMAZSINIZ )
RomanceBu satırlarımı ağlayarak kaleme alıyorum. Çünkü yaşadığım hayat değil, azap çemberi.. Bu azap çemberinde yaşadıklarım her ne kadar acı ve elem dolu olsada yılmayıp, aldığım darbelere rağmen, her zorluğa göğüs gererek, Allah'a ulaşma arzusu ile dimdi...