"Melih baksana ne kadar güzel çıkmışız"

Melih yoldan gözlerini ayırma gereği duymadan göz ucuyla telefon ekranına baktı ve "Gerçekten boş şeylere vakit harcamayı seviyorsun Ahu." dedi. Onun yüzüne uzaydan dünyaya inen bir uzaylıymış gibi bir bakış attım. Yüzene doğru uzattığım telefonu hızla çektim ve "Hıh" dedim sen ne anlarsın der gibi. "Benim uğraşlarım boş değil. Boş olan senin sabit düşüncelerin!"

"Ahu!"

"Ne var ne kızıyorsun?" elimdeki adeta benimle bütünleşen Melih'in telefonunu pantolonumun cebine sıkıştırdım. Koltukta yan bir şekilde dönerek gözlerimi Melih'in yüzüne sabitledim. "Bilmiyorum farkında mısın?" diye sorduğumda Melih yoldan bakışlarını çekip neyin der gibi bir bakış attı.

"Normal insanlar yaşadıkları güzel anların ve anıların fotoğrafını çekmek ve o anı ölümsüzleştirmek ister." Melih'in yandan görünen profilinden dolayı yüzünün aldığı şekli tam göremiyordum ama tek kaşının havaya kalkmasından yüzünde alay barındıran bir ifade yer edindiğine dahil kalıbımı basardım.

"Normal bir insan olduğumu iddia etmedim zaten..." derken arabanın direksiyonunu karizmatik bir şekilde sola kırdı. "Normal bir insan olsam seninle evlenir miydim hiç?"

"Evlenmeseydin o zaman!" diye çıkıştım. Melih kahkaha attığında sinirlerim iyice gerildi. "Sanki Beyimize ucu yanık mektup gönderdik. Evlenmek isteyen sendin!"

Melih kahkahalarının arasından  "Atarlı küçük kedim." Dedi. Ona cevap vermek için açtığım ağzım görüş açıma giren Hüseyin amcaların çiftliğiyle iyice açıldı. Çiftliğin önüne yaklaştıkça üzerimdeki şaşkınlığı atarak "Melih neden buraya tekrar geldik?" diyerek sitem ettim.

Melih bana cevap vermedi. Dahası arabayı çiftliğin demir kapısının önünde durdurdu. Benim şaşkın bakışlarımın arasında arabadan indi. Demir kapıyı açıp tekrar arabaya bindi ve arabayı çiftliğin içine sürdü. Tamamen çiftliğin içine girdiğimizde Melih çalışan arabanın kontağını kapattı. Gün ışığı kendini akşamın karanlığına teslim ettiğinden dolayı Melih tepemizde olan lambayı yaktı. Sarı bir ışık arabanın içini aydınlattığında Melih gözlerini yüzümde gezdirdi. Avuç içiyle yüzümü tuttu. Parmakları yanağımı okşamaya başladığında dolgun dudaklarını aralayarak konuştu.

"Bu gece Hüseyin amcalarda kalalım. Yarın seni dedemin ve babaannemin mezarına götürmek istiyorum. Bir gece burada kalmaya katlanabilirsin diye düşünüyorum Ahu."

"Ben senin gibi katlanabileceğimi düşünmüyorum Melih." Yüzümü Melih'in ellerinden kurtarmaya çalıştım ama bu uğraşım olumsuz sonuçlandı çünkü Melih yüzümü elleriyle iyice kavradı. "Ya bak Hüseyin amcaya bir şey demiyorum ama o iki kızdan hoşlanmadım."

"Elif ve Leyla'dan mı hoşlanmadın?" diye soran Melih'e öldürmek ister gibi baktığımda Melih konuşmasına devam etti. "İkisi de iyi kızdır. Tanısan sende seversin güzelim." Yüzümü kendine biraz daha yaklaştırıp burnumun ucunu öptü. "Hadi içeriye girelim, yemeğe bizi bekliyorlar."

"Nereden biliyorsun bizi beklediklerini? Belki de çoktan yemek yemişlerdir."

"Sen telefonumu ele geçirmeden önce Hüseyin amcayla konuştum. Zaten o çok istediği için buradayız. Onu kıramadım ve bu gece burada kalmayı kabul ettim." Dedi.

Çaresiz bir nefes bıraktığımda Melih yüzümden ellerini çekti. Arabadan indi ve benim bulunduğum yere gelmeden önce açık kalan demir kapıyı kapattı. Sonra da benim yanıma doğru adımlayıp kapımı açtı. "İn bakalım." Dedi. Arabadan indiğimde Melih kendi elinin içine benim elimi hapsetti. Hüseyin amcaların evine doğru ilerlerken aynı anda da söyleniyordum.

BUZ YANIĞIWhere stories live. Discover now